Sıradan Bir Gün
Korku Hikayesi; Ormanın içinde normal bir insanın hareket edemeyeceği kadar hızlı bir şekilde ilerliyordum. Hiç yorgunluk hissetmediğim için bu hiç problem değildi. Ağaçların sıklaştığı yerleri, büyük bir rahatlıkla aşıyor ve yoluma devam ediyordum. Hedefime doğru yaklaşınca hareketlerimi yavaşlatma ihtiyacı hissettim.
Ağacın koyu kahverengi kısmına saklambaç oynayan masum bir çocuk misali saklandım. Kafam olarak nitelendirdiğim kısmımı hafifçe dışarı çıkardım. Ne kadar da güzel bir manzara idi böyle.
Rahatları bozulmasın diye biraz beklemeyi düşünsem dahi iradem buna karşı koyamıyordu. Adımlarım hızlandı, çevrelerini turladım. Uzaktan çalının hışırtı sesi çıkarmasını sağladım, baba bir an baksa dahi umursamadı.
Ben uyarımı yapmıştım, şimdi saldırma vakti! Hayır bir işaret daha, buna gerek yok. İnsanların flüt olarak nitelendirdiği odundan yarattığım cismi aldım.
Yavaşça çalmaya başladım, çocuk dışında kimse bunu duymuyordu. İşin hoş kısmı şimdi başlıyordu.
Çocuk yavaş adımlarla ormana, yani benim yanıma geliyordu. İnsan gözünde sadece havada uçan bir kelebeği masumane bir şekilde kovalıyordu.
Gerçeklikte ise sadece ormana doğru ahmakça yaklaşıyordu. Ağzım kendiliğinden açıldı, buna hakim olamıyordum. Testere misali dişlerimden kanlar akıyordu.
Arkamda bir varlık hissettim, olağan dışı bir hızla döndüm. Evet, yabancı değildi.
Takım elbise ile dolaşan bizim vitrin mankeninden başkası değildi. Bana baktı, bölgede ben faaliyette olduğum için ortadan kayboldu.
Ancak bir hata yapmıştım, yerdeki dal parçasına basmıştım. Aile, çocuğa baktı. İkisi de bağırarak hedefime doğru koşmaya başladı. Beni görmeseler dahi dal sesi gerilim çıkmasına yetmişti. İki elimi hızlıca ortada çarpıştırdım. Baykuş sesi etrafta yayılmaya başladı.
Parmağımı şıklatarak ortamın aniden sisli olmasını sağladım. Son sürat çocuğun yanına uçarcasına gittim, dokunmam ile bayılarak, kollarıma yığılması bir oldu.
Onu nazikçe kucaklayıp, yakındaki ağacın üstüne uçtum. Birkaç ağacın tepesine daha sıçradıktan sonra artık beni bulmalarına imkan yoktu.
Çocuğu kafasından tutarak merdivenlerin başına götürdüm. Dışarıdan yarıda kalmış bir merdiven gibi idi ama aslın…
Düşüncelerime bu kadar eriştiğiniz yeter belki ekran başında bunu okuyan sizler de sıradaki kurbanım olabilirsiniz. Yazara teşekkür ediyorum ve kendisi hayatta olduğu için şükretmesini tavsiye ediyorum.
Hikayeyi Gönderen – Acemi Yazar