Lanetli Yüzük
Cuma günü hastaneden eve geliyordum. O gün yaşlı bir adam hastanemizde garip bir şekilde ölmüştü. Kan ve yara izi yoktu. Otopsiden de herhangi bir sonuç çıkmamıştı. Eve geldim biraz dinlendikten sonra uyandığımda saat 20.00 idi. Bir şeyler atıştırırken aklım hala o yaşlı adamdaydı. Nasıl ölmüş olabilirdi ? Saat 20.00 da uyandığım için normal olarak gözüme uyku girmedi. Sabaha kadar o adamı düşündüm. Hastaneye geldiğimde karalıydım. O adamın ölüm sebebini mutlaka çözmeliydim.
Otopsi uzmanına bir gelişme olup olmadığını sordum. “Malesef bir gelişme yok ama sırtında garip bir parmak izi bulduk. Böylesini hiç görmemiştim,” cevabını aldım. Bu parmak izi üçgenimsi şekil alıyordu. Otopsi uzmanı cesedin ormanda bulunduğundan bahsetti. Bu durum beni iyice meraklandırdı. Hemen benim gibi meraklı olan yakın arkadaşlarımı arayıp durumu anlattım. Önce pek gelmek istemediler ancak onları büyük çabalarım sonunda ikna etmeyi başardım.
İş çıkışı yola koyulduk. Arabamız ormanlık arazide bir yere kadar çıkabildi, kalan kısmı yürüyerek devam ettik. Yarım saatlik bir yol yürüdükten sonra yine bir insan cesedi bulduk. Yüzü solmuş, tüm kanı çekilmiş gibi görünüyordu. Derisi kemiğine yapışmıştı. Gözleri neredeyse çıkmak üzereydi. Ama yine herhangi bir yara izi yada kan yoktu. Biraz ilerledikten sonra kulübe benzeri bir yer bulduk, gece buraya sığınmaya karar verdik. Murat karşı çıktı ama tek çaremiz buydu. Dışarıdan yıkı dökük bir kulübe gibi görünse de içeri girdiğimizde hiçte öyle görünmüyordu. Önceliğimiz ateş yakmaktı. Herkes bir kucak kuru dal getirdi ve çakmağımla yaktım. Gece çok ürkütücü geçti garip bir sese uyandım. “Hiyuh hiyuh hiyuh!” Sesler çoğalıyordu. Kalbim yerinden fırlıyordu. Arkadaşlarımı çağırdım. Dışarı çıktığımızda hiç bir şey yoktu. Sesler gelmeye devam ediyordu. O gece çok zor uyudum. Sabah olunca dışarı çıktığımızda deprem oldu sanmıştık. Evin etrafını sarmış 3 tane, dev gibi, hayatımızda ilk defa gördüğümüz kara bir varlık çıktı tam bize saldırıyolardı ki bir ışık patlaması oldu ve bir insan geldi. Arapça bir şeyler okuyup bağırmaya başladı, bağırdıkça onlar acı çekiyordu. En sonunda adam hepsini teker teker yok etti. Ve yanımıza geldi;
“Sizde kimsiniz ?” Dedi.
“Bi bi bi biz bir kişinin ölümünü araştırmaya geldik” dedik.
“Korkmayın gençler” dedi gülümseyerek. Ve üstümüze doğru bir şeyler okumaya başladı. Acı çekiyorduk sonra durdu ve sadece elinize odaklanın dedi. Artık bu cinler size zarar veremez dedi. Teşekkür ederiz. Dedik. “Yalnız benden ve güçlerinizden sakın kimseye bahsetmeyin sonucu kötü olabilir,” dedi ve gülümsedi.
Şok geçirmiştik. Dönüş yoluna çıktık ve cesedin öldüğü yere gittiğimizde yerde adamın yüzüğü duruyordu. Yüzükte Arapça yazılar yazıyordu. Hemen hastaneye gidip yüzüğü otopsiye verdik. Üzerinde adamın parmak izi vardı adamın parmak izi de üçgendi. Sonra bunun bir tür doğaüstü olay olduğundan tek başıma çözmeyeceğimi düşünerek bir hocaya başvurdum. Hocaya olanları anlatıp yüzüğü gösterdim. Hoca; “bu yüzük lanet yüzüğüdür. Kim bu yüzüğü takarsa cinler tarafından lanetlenir,” dedi. “Bu cinlerin yüzüğü, o adam onlardan çalmış olabilir,” dedi. “bu yüzüğü takan kişi yaralanmaz ve kanamaz, acıyı hissetmez,” dedi.
Bulmuştum. Üstümden büyük bir yük kalktı. “Ama yüzüğü ne yapacağım,” dedim. “Yakacağız,” dedi. “Kitapta yazanları oku ve ateşe at o yüzüğü. Huvvi harabe yassa” bunu 3 kere tekrar ettim ve ateşe attım. Cinlerin seslerini duyabiliyordum. Çok ince sesleriyle cıyaklıyorlardı.
O yüzüğü attıktan kısa bir süre sonra ve telefonuma mesaj geldi, otopsidendi. Mesaj da; “Yaşlı adam hala hayatta” yazıyordu, hemen koştum hastaneye. Gerçekten adam yaşıyor, nabzı atıyordu. Hemen gereken tedaviler yapıldı.
Kısa bir süre sonra adam sağlığına kavuştu. Yaşlı ve kimsesiz olduğundan personel olarak onu evine götürdüğümüzde gördüklerimize inanamadık. Kapıyı çaldığımızda bize kapıyı açan adam aynı adamdı. Bir an irkildim, Kapıyı açan adam yanımdaki adamsa ve karşımdaysa, yanımdaki kim di?
Run4Live