Diğerleri

Diğerleri

Çevremde anlatılan korkunç hikayelere ve olaylara pek önem vermezdim. Bu kadar olamayacak olayların nasıl olur da gerçek olabileceğine ikna olmazdım aslında. İnsanların bu tür hikayeleri biraz ürpererek çoğunlukla  merak ve zevkle  dinlediğini görmek beni şaşırtırdı. Çok fazla abartıldığını, zaman kaybı olduğunu düşünürdüm. Taaa ki aklımın ucundan bile geçemeyecek, beni çok korkutan bu olayı yaşamadan önce. Bir başkasından dinlemiş olsam kesinlikle inanmazdım ve abarttığını hatta saçmaladığını düşünürdüm.

Bu yaşadıklarımdan sonra  insanlardan bu tür hikayeleri duyduğumda artık gerçek olabileceğine inandım.

Beş senedir  bu evde yaşıyoruz. Büyük oğlum ve eşim sabahları aynı saatte evden çıkarlar biri okula diğeri işe gider. Oğlum okuldan sonra dershaneye gittiği için akşamları babasından on beş dakika sonra eve gelir.

 Büyük oğlum 14 yaşında, küçük oğlum ise dört yaşındaydı. Onlar evden gidince küçük oğlumla birlikte vakit geçiririz. Bir sene öncesine kadar küçük oğlum yanımdan ayrılmazdı. Odada yalnız kalamazdı hep ağlardı. Bir senedir de hep odasında olmak istiyor ve yanına kimsenin gelmesini istemiyor. Ben daha çok bu durumdan memnun oluyordum. Artık korkularını yendi diye de çok seviniyordum. Onu bazen oyun oynarken kapının arasından gizlice izliyordum. Sanki yanında arkadaşları varmış gibi konuşuyordu. Çocuk işte deyip, konuyu direk  hayal dünyasına bağlıyordum.  Aslında olay hiç de öyle değilmiş.

Okulların kapanmasına çok az zaman kalmıştı. Uzun zamandır da tatile gidememiştik. Oğlum denize gitmeyi çok istiyordu. Dersleri de çok iyiydi. Onu sevindirmek için eşimle bir plan yaptık oğlumuza güzel bir tatil sürprizi yapmaya karar verdik.

Okulların kapanmasından bir gün önce ki gece, çocuklar uyuyunca eşim bana “yarın öğleye kadar bavulları hazırla, çocuğu okuldan alıp geliyorum on beş günlük rezervasyon” yaptırdım, “yarın Akdeniz’e doğru yola çıkıyoruz”  dedi.  Zaten gideceğimiz belliydi ama bir kaç gün sonra çıkarız diye düşünüyordum. Yatmadan önce eşim kendi eşyalarını hazırladı, bavula koymak da bana kaldı.

Sabah onları gönderince bavulları hazırladım kapının yanına taşıdım.  Evi toparladım,  tüm hazırlıklarımı bitirdim, küçük oğlumun üstünü değiştirdim,  onu odasından çıkarıyordum ki işte o an olanlar oldu. Çocuğu odadan aldım ve odanın kapısını kapatırken içeriden biri kapıyı geçi çekmeye çalıştı. Çok korkmuştum. Oğlumu arkama aldım bütün gücümle kapıyı kapatmaya çalıştım. Nasıl oldu bilmem bir anlık güçle kapıyı kapadım üstündeki anahtarla kapıyı kilitledim.  O an kapının penceresinden bir yumruk camı kırarak dışarı çıktı. Bu bir çocuk eliydi. Artık yüzü de gözüküyordu. Ömrümde böyle bir şey görmemiştim. Yüzü süt gibi beyaz, gözleri yoktu,  gözlerinin yerinde simsiyah iki boşluk vardı. Korkumun boyutunu anlatamam, Çok güçlüydü. Elimi yakaladı uzun siyah tırnaklarını etime geçirdi. Diğer elimi hemen saçıma götürdüm. saçlarımı toplamak için genelde kalem kullanırım.  Saçımdan kalemi çıkarıp çocuğun eline saplamaya başladım. Kalemi her sapladığım yerde siyah delikler açılıyordu.  Çocuk elini geri çekti. Oğlumu aldığım gibi hemen oradan uzaklaşmaya çalıştım, holden çıkan bir ara kapı daha  vardı o kapıyı kapadıktan sonra arkamı döndüğümde baştan aşağıya simsiyah giyinmiş bir kadın duruyordu karşımda. Yüzü peçeli idi, ellerinde siyah eldiven vardı. “Korkma” dedi bana. “Nasıl korkmam siz nesiniz” dedim. O da bana “Biz uzun zamandır sizinle birlikte yaşıyoruz” dedi. “Nasıl olur?” dedim. “Biz asırlardır insanların arasında yaşıyoruz, sizin çocuklarınız büyüyor yada bizden kaçıyor fakat bizim çocuklarımız büyümüyor kıyamete kadar biz böyleyiz ve oğlumun arkadaşa ihtiyacı var” dedi. Bende kendiniz gibi yok mu?” dedim. “Var ama oğlum herkesle anlaşamıyor, senin oğlunu çok sevdi” dedi. “Oğlum, oğlunla arkadaşlık ediyor, şimdi siz gidiyorsunuz ve oğlum arkadaşının gitmesini istemiyor,” dedi. Çok korkmuştum. Bu olanları aklım almıyordu. “Ama biz geri geleceğiz çok kalmayacağız” dedim. Bunları korkudan söylemiştim. “Siz bizi burada bekleyin” dedim. O da bana “Oğlum bir arkadaşı olmasını çok bekledi, tam anlaştığı birini bulmuşken siz gidiyorsunuz, Oğlumun arkadaşını ondan alıyorsunuz” dedi.

O an kapının zili çaldı. Kalbimin atış sesleri dışarıdan duyuluyordu sanki. Kapıya doğru baktım, sonra kadına baktım kadın yoktu, ortadan kaybolmuştu. Oğlum kucağımda koştum kapıyı açtım, eşim gelmişti. “Hazır mısınız” dedi. Evet anlamında başımı sallayarak gözlerimle  ona bavulları işaret ettim. Eşim bavulları aldı bende kapının arkasında asılı olan anahtarı alıp kapıyı kapadım, arabaya doğru yürürken büyük bir oh çektim biraz rahatlamıştım. Eşim bagajı yerleştirirken oğluma bu olanlardan bahsetmemesini gerektiğini söyledim ve onu  abisinin yanına arka koltuğa oturttum. Bende öne geçtim.

Artık yola çıkmıştık, gerginliğimi kimse fark etmemişti. Büyük oğlum çok mutluydu mutluluktan devamlı konuşuyordu. Küçük oğlumun sesi çıkmıyordu. “Oğlum kardeşin nasıl” diye seslendim. “oyun oynuyor anne” dedi büyük oğlum. Yavaşça başımı çevirip baktığımda yine aynı şey oldu. Siyahlı kadın ve kucağında oğlu benim oğlumun yanına oturuyorlardı ve çocuk kara kara delikler olan gözleriyle bana bakıyordu. Ayrıca çok kötü gülüyordu. Onları sadece küçük oğlumla ben görüyor ve duyuyorduk. “Ayyyyy “diye birden tepki verdim. Eşim “ne oldu” dedi. Ne diyeceğimi şaşırdım “ayağıma kramp girdi”dedim.  Sonra hiç sesimi çıkarmadım. Bu şekilde otelimize kadar gittik.

Fazla uzatmayacağım. Otelimize geldik, korku içindeydim, eşime bu durumdan bahsedemiyor, korkumu da belli etmemek için çok dikkat ediyordum. Gözlerim sadece o ikisini görüyor çevreme bakmıyordum bile, biz neredeysek onlar da yanımızdaydı. İlk gün akşama doğru geldiğimiz için dışarı çıkmadık dinlendik. Sabah uyandığımızda eşim yanımda  yoktu. Hemen çocukların odasına baktım onlarda yoklardı çok heyecanlandım telaşlandım, üstümü değişip aşağıya indim, Şöyle bir etrafa baktım. Kahvaltı yapıyorlardı. Çok yorgun olduğumu düşündükleri için uyandırmak istememişler. Çok sevindim. Aslında onları gördüğüm içindi bu sevincim, çünkü diğerleri aileme zarar verecek diye çok korkmuştum. Bunu düşünürken, onların ailemin yanında olmadığını fark ettim. Yukarıda da yoklardı. Acaba bana da mı gözükmüyorlar artık diye düşündüm bir an. Bunu nasıl anlayabilmek için. Oğluma sordum “arkadaşın yanında mı?” diye. O da “hayır” dedi, üzgün bir vaziyette. Eşimde “hayırdır” dedi. “Bazen hayali arkadaşlarımız oluyor da” deyip geçiştirdim.

Kahvaltıdan sonra dışarı çıktık. Bahçe de ki çocuk parkının yanından geçerken oğlum parka gitmek istedi, çünkü kaymayı  çok seviyordu. Biz orada bir yere oturduk. Çok kalabalıktı. Kimisi kayıyor, kimisi sallanıyor, kimi de kumda oynuyordu. Çocuklar çok eğleniyorlardı. Parkın hemen Yanında da su parkı vardı. Orası da çocuklarla doluydu.  Ben çocukları izlerken büyük oğlum da su parkına gitti eşimde soğuk bir şeyler almak için yanımdan ayrıldı .

Çocukları izlerken, onları gördüm (diğerlerini), annesi ayakta çocuk ise kumda oynayan çocukların yanındaydı. Birden heyecanlandım, korktum. Sonra dikkat ettim, hiç benim oğluma bakmıyorlardı bile, yanlarında başka çocuklar vardı. Allah’ım dedim. Başka çocuklarla yakınlaşmışlar onlara zarar verebilirler diye düşününce hemen ayağa kalktım parka doğru ilerledim. O çocukları oradan uzaklaştırırsam onlardan kurtulurlar diye düşündüm. Biraz yaklaştıktan sonra eğilip konuşmak istedim, “merhaba” dedim, Çocuklar üçü birden başını kaldırıp bana bakınca o an aklım başımdan gitti. O çocuklar da onlar gibiydi gözlerinde siyah, karanlık arkası görünmeyen delikler vardı. Yüzleri bembeyazdı, Allah’ım bunlarda onlardan dedim. Bana doğru dönerek üçü birden aynı anda “Sen bizi görüyor musun?” Dediler. Sesimi çıkarmadan oradan hızla uzaklaşırken birden o siyahlı kadın karşıma çıktı. “Dur.” Dedi.

“Sana teşekkür ederim. Bizim buraya gelmemize sebep oldunuz.  Artık oğluma arkadaş aramak zorunda kalmayacağım. Burada çok arkadaşı olacak. Burada bizim gibi yüzlercesi var biriyle anlaşamazsa diğeriyle anlaşabilir.  Zaten oğlum insan çocukların içinde anlaşabileceği arkadaşı zor buluyor. Bizim gibi olanları bulduk. Onlarda yaşlanmıyor ve oğlumla iyi anlaşıyorlar.” Dedikten sonra benle vedalaştı. “Artık biz burada yaşayacağız. Şu karşıdaki ormandayız.” dedi. Dondum kaldım bir şey söyleyemedim.

Sevinsem mi üzülsem mi bilemedim, o an çok büyük şok geçiriyordum. Sizlere duygularımı nasıl ifade edeceğimi bilemiyorum. Kurtulması çok zor olan bir durumdan hiç uğraşmadan kurtulumuşmuydum yoksa daha büyük bir korkuyla mı yüzleşecektim. Bilemiyorum. Ancak bu yaşadıklarımı kime anlatsam bana inanmayacaktı. Bundan eminim.   Ne yapmalıyım diye düşünürken eşim geldi yanıma, güneş çok fazla yakmaya başlamıştı. Biraz oturduktan sonra çocukları alıp odamıza çıktık. Bizim odanın penceresinden kadının bahsettiği orman görünüyordu.  “Eşime dönüp orman ne kadar güzel, denize de yakın otel de tam yerinde” dedim. “Öyle ama ormana girmek yasakmış” dedi.  “Nerden biliyorsun” dedim. “Aşağıda söylediler. Senin doğayı ne kadar çok sevdiğini bildiğim için birlikte ormanı da gezeriz diye düşündüm o yüzden yarın, sabah koşusuna çıkabiliriz belki dedim.” Dedi. “Onun için oradaki çalışanlardan birine sordum.  O da bana oraya girmek yasak, isterseniz ormana girmeden yol boyunca yada sahilde koşu yolumuz var orada koşun dedi. “

Ormana girmenin yasak oluşuna anlam veremedim. Aslında biraz şüphelendim. “Ne varmış ki ormanda niye yasak oluyormuş” dedim. Ama aslında diğerlerinin ormanda olduğunu biliyordum fakat bunu bilen başkaları da mı vardı diye düşündüm?

Eşime “tamam,  sahilde koşalım biz, daha iyi olur bence” diye onu ikna ettim. “Ben biraz dinleneceğim” dedi yattı, Çocuklarda odaların geçti. Bende o uyuyunca içime merak düştü. Neler olduğunu öğrenmeliydim. Bu yüzden araştırmaya çıktım bunu  ancak oradaki çalışanlardan öğrenebilirim diye gittim bir kaç kişiye sordum. Kimseden merakımı giderecek bir cevap bulamadım, neredeyse akşam oluyordu, artık yukarı çıksam iyi olur dedim. Otele girerken çöpleri almaya gelen bir temizlik işçisi gördüm ona sormak istedim onlar her yeri geziyorlar biliyordur belki diye. 50 yaşlarında falandı. Son olarak ona da sorup bir daha bu konuyu açmamak üzere kapatmak istedim.”Artık üstüne gitmesem iyi olur kimse bir şey bilmiyor” dedim. Sonra kendisine sordum. “Bu ormana girmek neden yasak biliyor musunuz?” Dedim. O da “hanımefendi  burası çok uzun zamandır yasak” dedi. “Niye ki” dedim. “Ormanın tepesinde Rum mezarlığı var çok eski bir mezarlık, bir kaç asırdır buradaymış. Görüntüsü sebebiyle biraz ürkütücü bir yer, insanlar da bilirsiniz böyle şeylere meraklıdırlar, meraklanıp tepeye çıkıyorlar. Bir kaç defa kaza oldu iki, üç kişi uçurumdan aşağı düştü. 7 – 8 sene önce burada çok fazla çocuk kayboldu. Bu sebeplerden dolayı belediyemiz buraya girişleri yasakladı. Bazı geceler, insanlar, ormanın yanından geçerken kahkaha atan çocuk sesleri duyduklarını söylerler” Deyince. “Evet yasaklanması gerekliymiş.” Dedim.

Bu duyduklarımdan sonra yaşamış olduğum bu olayı orada kapattım. Tatil çabuk bitsin  diye dua ettim.  Her dışarıya çıktığımızda diğerlerini de görüyordum.  Hala çok korkuyordum.

Artık eve dönme zamanı gelmişti. Çocuklar ve eşim çok eğlendiler. Otelden ayrılırken ben çok mutluydum. Onlar ise biraz üzgündü. Ormanın yanından geçiyorduk, trafik çok fazlaydı, durduk bekledik biraz. Başımı çevirip yavaşça ormana doğru baktım. Oradaydılar. Yol boyunca onları izledim. On iki çocuk  gördüm yüzü dönük olanlar, diğerleri gibiydiler muhtemelen arkası dönük olanlar da öyleydi. Ben onları izlerken, onlar bunu hiç fark etmediler. Çocuklar çok güzel oynuyorlardı. Koşuyorlar ve gülüyorlardı. Bizim ayrıldığımızı görmediler bile, bunu fark etmemiş olmaları içimi rahatlattı.

Evimize geldik hemen küçük oğlumu kreşe verdim çok fazla arkadaşı oldu.

Olayın üstünden 3 sene geçti, diğerlerini hiç görmedim. İnşallah bundan sonra da görmem. Bu yaşadıklarımı aileme de anlatmadım. Küçük oğlumda sanırım unuttu onları. Dilerim bir başkası da onlarla karşılaşmaz.

Gülten Ajder.

Exit mobile version