Evliya Çelebi’ye Babasından Öğüt
– Sen 1050 senesi Muharrem ayında kaybolduğun gece, ben nice etkili dualar okudum. O gece rüyamda seni gördüm. Bursa’da, Emir Sultan Tekkesi’ndeydin. Ağlıyordun. Gezi için izin istiyordun. O gece nice canlar, sana izin vermem için bana yalvardı. Ben de izin verdim.
Birlikte Fatiha okuduk. Bak oğlum, bundan sonra sana bol bol seyahat görünüyor anladığım kadarıyla. Ama öğüdümü dinle, dedi. Elimden tutup ayağa kaldırdı. Sağ eliyle sol kulağımı bükerek:
– Oğul!
– Sakın ola besmelesiz yemek yeme. Adam yoksul olur. Sırrın varsa en yakınına bile söyleme. İyi adını kötüye çıkarma. Kötüye yoldaş olma. Zararını çok çekersin. Sen daima ileri yürü! Gözüm benim, geri kalma. Ekili tarlaya basma. Dost payına göz dikme.Bir şey koymadığın yere el uzatma. İki kişi konuşurken dinleme. Ekmek ve tuz hakkını gözet. Davetsiz bir yere gitme. Gidersen, güvendiğin yere, dürüst kimseye git. Sır sakla. Topluluklardan duyduğun sözleri aklında tut. Evden eve söz taşıma. Dedikodu etme, ahlaklı ol. Herkesle iyi geçin. İnatçı ve kötü sözlü olma. Yaşlılara saygı göster. Senden büyüklerin önünde gitme. Her zaman temiz ol. Haram ve yasak olan şeylere yaklaşma. Beş vakit namazını bırakma. İlim ve erdeminle meşhur ol.
Oğul!
Büyük adamlarla, vezirlerle beraber olursun. Dünya için bir şey isteme ki kendinden nefret ettirme. Eline geçen malı boş yere harcama. Tutumlu ol ki kimseye muhtaç olma. Su uyur, düşman uyumaz. Uyanık ol. Allah yardımcın olsun. Bu öğüdümü kulağına küpe et, deyip enseme bir pehlivan tokadı vurmasın mı?
– Yürü! Sonunda hayır ola! Fatiha, dedi.
Tokadın etkisinden kurtulup gözlerimi açınca evimizin içi nurla dolmuştu. Hemen babamın elini öptüm. Bana on iki kitap hediye etti. Bir miktar da para verdi.
– Yürü! Ne tarafa istersen gidebilirsin. Ama gurbet elde tedarikli ol, cömert ol. Dertlilere yardım et.
Alnımdan öptü. Kalp gözüm açılmıştı.Heyecanlanmıştım, sevinmiştim. Ertesi gün, İzmit’e doğru yola çıktık