Mezar Notları XII

Mezar Hikayeleri

Mezar Notları XII

Dini Hikayeler; “Mezar Notları” 12. Bölüm

Bir dostun şehadetinin 6. yılında…

Uzun bir süreyi geride bıraktım onsuz. O yokken onunla geçen bir zaman şeridini geride bıraktım.

Sıkılıyordum. Yalnızlığım zirvelerde, yalnızlıktan öte bir yalnızlık kucağında, karamsar, hüzünlü, düşünceli, kanayan bir yara gibi duruyordu. Umut, serinletici, ferahlatıcı bir ab-i hayat gibi beni diriltiyor, bilemediğim, yanların beni kavuşturacağı olaylar arasında gezinen haya! dünya­mın ayakları bir mezarın taşına takılıyor, yere düşüyor­dum, elim toprağa değiyor, yarınlar için bildiğim kesin gerçek, ölüm!..

Ölüm bana ne kadar uzak!.. Ölüm bana ne kadar yakın!..

Benim ölüme yakınlığım ne?

Benim ölüme hazırlığım ne?

Benim ölümlere duyarlığım ne?

Ölümde dirilmek için yakın gelecekte bu gurbeti terketmemeliyim. Bu gurbetin terki kendi elimde değil ki.

Vakit gecedir ve hiç bir horoz ötmemiştir. Gökyü­zünde ay yoktur. Kentin sabahına çok var. Ama benim sabahıma çok az kalmış olabilir.

Sabaha, güneşe hazır mıyım? Daha bu gecede kal­malıyım. Sabaha geçiş bu geceden. Güneşe varış bu gece­den. Uğraşı vermeliyim. Bu geceyi değerlendirirsem; Rab-bimin katında değerim artar, Uyumamalıyım. Herkesin uyuduğu, uyutulduğu bir gecede uyanık kalmak güç olsa da uyumamalıyım.

Gurbetim uzun olsun gam değil. Bu gurbeti Allah adına yaşamalıyım, Allah adına sevmeliyim, çekmeliyim. Bu gurbetim biterse, Rabbimin rızasını kazandıracak eylemlerim de bitecek. Çünkü bu gurbetin eylemleri Hak katında ya çok değer kazandırır ya da kaybettirir.

Ya Rabbi bu gurbette yaşamamı her hayrımın artışı­na vesile kıl. Allah’ım hayrı ve hayırlıyı istiyorum. Hayırla­ra kavuşturacak eylemleri bana kolaylaştır, güç ve kuvvet ver, sabır ver, irademi güçlendir, hakkımda ve müminler hakkında hayırlı olanı ver.

Ya Rabbi özümde, içimde, kendine yakın, Seni se­ven, Sana her şeyini veren, şer ve kötünün el atamadığı şeytanın ve uşaklarının sokulamadığı, Senin yolunda bin kez yok olsa, tekrar Senin yolunda ölmek üzere bin kez varolmayı arzulayan, sıkıntıların, hüznün onu asla sarsma­dığı, dünyanın bir sivrisinek kadar değerinin olmadığı, kut­sal eylemlere, hem de en ağırına, en zoruna talip, beşeri, cahili hiç bir unvana değer vermeyen, itibar etmeyen, Al­lah’ı seven birini bulunca, her şeyi ile onu Allah için se­ven, Allah’ı bilmeyenlere, idrak etmeyenlere merhametle eğilen ve net, berrak Rabbani ölçüde tebliğini yapan, hida­yetini dileyen, ama katli vacip olmuş müstekbirler güruhu­na kini öfkesi bir dağ kadar şedit, müstazafın derdini dert edinen, hayatını, ezilmiş sömürülmüş, aldatılmış halka ada­yan bir kişiliği dirilten, bu önümdeki şehit dostumun kabri başında, ihlasla, samimiyetle elimi Sana açarak, içimi Sana açarak, fazlınla Sen’den en hayırlıyı, en doğru yolu istiyorum. Bu yolun yolcusu yap beni. Bu yolun adabını, edebini, disiplinini, eylemlerini bilecek, yaşayacak gücü kudreti bana ver Ya Rabbi…

Acizliğim, kusurlarım kendimdendir.

Güzelliklerim, iyiliklerim lutfundandır.

Hayırlarda yarışanlardan eyle.

Şehadeti nasip eyle. Kanım Sen’in yolunda aksın. Ölümüm Sen’in için olsun. Yaşayışım Sen’in için olsun, Ya Rabbi beni hizbinden eyle. Şeytanın hizbinden ve şerlerin­den beni Sen koru.

……

Şehitler ölmez.

Allah yolunda ölmeyen, dirileri; toplumun, nabzında bir uyanış, bir diriliş atışları yapan şehidin kabri; kabri değil, Rabbe yükseldiği, Rabbe kavuştuğu fiziki manada bir buçuk arşınlık çukur, gerçek manada dünyadan, dünyalar­dan daha değerli, kalbimin, kalıbımın, düşüncelerimin, ru­humun dirildiği, irkildiği yenilendiği kutlu bir mekanda­yım..

Ne yazayım, ne söyleyeyim bilemiyorum. Bir kuş tüyü kadar hafif, kafesin demirlerini kıran, silen, yok eden, ruhumun yüceldiğini, beni çok ötelere çektiğini, şartlanmış perdeli gözlerin göremediğini, paslı, tıkalı ku­lakların duyamadığını, gönlüne Allah’tan başka sevgilerin yer ettiği kişilerin hissedemediğini, kelimelerin, sözlerin ifadelendiremediği o anı, o duyguyu hiçbir kalem yaza­maz..

Şehid..

Vücudunu Allah’a vermiş, kendisinin Allah’tan geldi­ğini bilen ve yine kendisini Allah’a vermekten esirgemiyen, peygamberler, veliler ile birlikte haşrolacak.

Peygamberdeki, Allah (c.c.)’in insanlar arasında ken­dine elçi, kendine rasul olarak seçtiği mümtaz, pak, temiz, ismet sıfatına sahip, yeryüzünde hiçbir kire bulaşmamış masum şahşsiyetler.. Allah şehidi, onların yanına koyuyor. Allah şehidi onlarla birlikte yanıma alıyor, huzuruna alıyor. Öte alemde sorgu yok, sual yok.

Tüm dünyayı ve içindekileri verseler, mü’min yolun­dan döner mi?

Mü’min insan yolundan sapar mı?

İnancından taviz verir mi?

Bu dünyanın nimeti, ahiretin yanında okyanusun bir damlasının binde biri. Yok olmaya, kaybolmaya mahkum. “Helalinin hesabı, haramının azabı olan bu dünya” baki değil. Bu dünyanın korkusu, tehlikesi, sıkıntısı, elemi, işkencesi, ahiret azabının yanında nedir ki? Mü’min insan dünyevi korku ve tehditlere aldanıp yolundan sapar mı, ta­viz verir mi, uzlaşır mı hiç…

Şehid, kamil imanını kanıyla eyleme döken, sulayan ve halka, topluma dibdiri mesaj veren insandır.

“Cihad etmeyen ve cihad etmeyi gönlünden geçir­meyen bir nevi nifak üzere ölür.”

Ya Rabbi, dünyevi menfaatler, namlar, şanlar, itibar­lar için değil, sadece ve sadece Sen’in rızan için, bu yolda dirilmek ve dirilmeye vesile olmak için şehadeti diliyoruz. Bize nasip eyle..

Allah’ım

Yolunda yaşamayı bizlere nasip et ki, yolunda ölme­ye yüzümüz ve umudumuz olsun..

Kanın yerde değildir şehid kardeşim…

Exit mobile version