Dehşet Öyküleri “Sağ Ayağın Orta Parmağı” III. Bölüm

Dehşet Öyküleri

Dehşet Öyküleri “Sağ Ayağın Orta Parmağı” III. Bölüm

Yaz ortasında bir öğle vakti parlaklığının altında, eski Manton evi, geleneklerine hiç de bağlı durmuyor, bu dünyanın bir parçasıymış gibi, dünyevi gözüküyordu. Gün ışığı evi, kötü şöhretini umursamadan ılık ılık, şefkatle okşuyordu. Önündeki engin alanı yeşillendiren çimler sanki, sıra sıra değil de doğal ve hayat dolu bir gürlükle büyüyor gibiydiler ve yabani otlar da sanki bitkiler gibi çiçek açmışlardı. Cezbedici ışık ve gölgelerle dolu, ayrıca hoş sesli kuşların cirit attığı gölgelik ağaçlar artık kaçmaya çabalamıyor, bunun yerine üstlerindeki güneş ve şakımaların ağırlığıyla saygıyla eğiliyorlardı. Üst kattaki camsız pencerelerde bile, içerideki ışıktan kaynaklanan bir huzur ve memnuniyet ifadesi vardı. Yalnız bahsedilmesi gereken bir şey daha vardı; canlı bir titremeyle dans ediyor, yerçekimine meydan okuyordu. Bu, doğaüstü şeylere has bir özelliktir.

İşte bu yer, Şerif Adams’a ve Marshall’dan buraya mekâna bakmak için gelen iki adama, kendini bu şekilde tanıtmıştır. Bu adamlardan biri, şerif yardımcısı Bay King’di; adı Brewer olan diğer kişiyse merhum Bayan Man­ton’un kardeşlerinden biriydi. Nerede yaşadıkları belirlenemeyen sahipleri tarafından uzun süre boyunca terk edilmiş duran mülklerle ilgili Eyaletin çıkardığı hayırsever bir kanun uyarınca, Manton çiftliğiyle içindeki her şeyin yasal sorumlusu şerifti. Şimdiki ziyareti sadece vazife icabı, Bay Brewer’ın, ölen kız kardeşinin vârisi sıfatıyla mülkte hak iddia etme çabalarının sonucunda mahkemeden çıkarttığı bir karar gereğinceydi. Şans eseri bu ziyaret, şerif yardımcısı King’in evin kilidini başka ve çok farklı bir amaçla açtığı gecenin ertesi günü gerçekleşiyordu. Şu anda burada olmayı kendi seçmemişti; şerife eşlik etmesi emredilmişti ve şu anda aklına, emirlere göstermelik bir şevkle itaat etmekten daha temkinli bir davranış gelmiyordu.

Şerif, ne gariptir ki kilitli olmayan ön kapıyı açtığında, kapının açıldığı koridorun zemininde dağınık bir erkek giysisi yığını görerek şaşırdı. Yapılan inceleme gösterdi ki bu yığın, tozdan biraz kirlenmiş olsalar da hepsi çok iyi durumda olan ikişer şapka, ceket, yelek ve boyun atkısından oluşmaktaydı. Bay Brewer da aynı derecede afallamıştı, ama Bay King kayda değer bir duygu belirtisi göstermedi. Artık yaptıklarına yeni ve canlı bir ilgi duyan şerif, bunun ardından, sağdaki kapının kolunu çevirip ardına kadar açtı ve üçü birlikte içeri girdiler. Oda belli ki boştu; hayır; gözleri, daha loş olan bu ışığa alıştığında duvarın en uzak köşesinde bir şey olduğu anlaşıldı. Bu bir insan bedeniydi; köşede tortop olup çömelmiş bir insan. Adamın duruşundaki birşey, davetsiz misafirlerin daha kapının eşiğini geçmemişken duraklamalarına neden oldu. Bu insan bedeni gittikçe daha da belirginleşti. Adam, tek dizinin üstüne çökmüş, arkasını duvarın köşesine yaslamış, omuzları kulaklarına kadar kalkmış, elleri açık olarak yüzünün hizasında ama avuçları dışa dönük, parmaklarıysa açılıp pençe gibi bükülmüşlerdi; bükülen boynunun üstündeki yukarı doğru çevrili suratı, tarifsiz bir korku ifadesine bürünmüş, ağzı yayar açık, gözleri faltaşı gibiydi. Mezar kadar ölüydü. Ancak odada, kendi elinden düştüğü belli olan uzun, eğri bir av bıçağından başka hiçbir şey bulunmamaktaydı.

Zemini kaplayan kaim toz tabakasının üstünde, kapının yakınlarında ve açıldığı duvar boyunca birbirine karışmış bazı ayak izleri görülüyordu. Bitişik duvarlardan biri boyunca, örülü pencerelerin ilerisine kadar, adamın kendi köşesine giderken bıraktığı izler bulunmaktaydı. Üç adam, cesede yaklaşırken içgüdüsel olarak o izleri takip ettiler. Şerif, adamın ileri uzanmış kollarından birini kavradı; taş gibi kaskatıydı ve hafif bir güç uygulanınca, kolun, bedenin diğer parçalarına göre konumu değişmeden bütün bedenin ileri geri sallanmasına neden oldu. Heyecandan beti benzi atan Brewer, çarpık surata dikkatlice göz gezdirdi. “Ulu Tanrım!” diye bağırdı aniden, “Bu Manton!”

“Haklısınız,” dedi King, göze batan sakinliğini koruma çabasıyla: “Manton’u tanırdım. O zamanlar gür sakalları vardı ve saçı da zundu, bu o.”

Şunları da ekleyebilirdi konuşmasına:

“Onu, Rosser’a meydan okuduğunda tanıdım. Kendisine bu korkunç oyunu oynamadan önce Rosser’la Sancher’a onun kim olduğunu anlatmıştım. Rosser bu odayı bizim ardımızdan terk etti ve heyecandan kıyafetlerini unutup üstünde beyaz manşonu, buradan bizimle birlikte uzaklaştı; bütün bu onur kırıcı süreç boyunca kiminle uğraştığımızı biliyorduk, şu katil ve korkakla!”

Ama Bay King bunların hiçbirini demedi. Zihninin bütün gücüyle, adamın ölümünün ardındaki sır perdesini aralamaya çalışıyordu; neden yerleştirildiği köşeden hiç kımıldamadığını; neden ne saldırı ne de savunma pozisyonunda olmadığını; neden silahını düşürdüğünü; neden belli ki gördüğü bir şeyin yarattığı katıksız dehşet yüzünden öldüğünü; bunlar. Bay King’in altüst olmuş zihninin tam kavrayamadığı konulardı. Öykü

Kafasının içindeki karanlıkta el yordamıyla, zihnindeki şüphe labirentinden çıkmasına yarayacak bir ipucu aradı. Önemli meselelere kafa yoranlar gibi, kendiliğinden aşağı inen bakışları, orada, gün ışığında ve canlı arkadaşların ortasında bile kendisini dehşete düşüren bir şeye takıldı. Öykü

Zeminin üzerinde kalın bir tabaka oluşturan yıllar boyunca birikmiş tozların üstünde, girdikleri kapıdan, oda boyunca Manton’un çömelmiş cesedine dek uzanan üç paralel ayak izi bulunmaktaydı; yanlardakiler küçük çocukların, ortadaki de bir kadının çıplak ayaklarının hafif, ama belirgin izleriydi. Bitti­ği noktadan geriye dönmüyordu; hepsi tek bir yöne doğruydu. Hepsini aynı anda fark eden Brewer beti benzi solmuş, kendinden geçmiş bir ilgiyle ileri doğru eğildi.

“Şuna bakın!” diye haykırdı, iki eliyle birden kadının sağ ayağının en yakınındaki ayak izini işaret ederek. “Orta parmağı yok, bu Gertrude!” Öykü

Gertrude, Bay Brewer’ın kız kardeşi, merhum Bayan Manton’du.

AMBROSE BIERCE

Hikayenin Bölümleri

  1. Bölüm
  2. Bölüm
  3. Bölüm

hikaye, hikaye oku, öykü, dehşet öyküleri, dehşet hikayleri, dehşetli hikayeler, korku hikayeleri, korku öyküleri, peri, peri ev, hayalet, hayaletli ev, peri hikayeleri, korkunç hikayeler, Dünya Klasikleri

Exit mobile version