Amerika’yı keşfeden Christophoro Colombo (meşhur adıyla Kristof Kolomb), Osmanlı idaresi altındaki Sakız adasında dünyaya gelmiş, sonradan Cenova krallığı emrine girmiş bir denizcidir. Daha önceden birkaç defa İstanbul’a geldi ve Türk denizcilerinin emrinde çalıştı. Bu arada müslüman denizcilerinin kitaplarından, dünyanın yuvarlak olduğunu ve devamlı olarak batıya gidilirse, yine aynı yere gelineceğini öğrendi. Fakat en önemlisi, kendisinin Amerika kıtasına ulaşmasından 30 sene önce, Doğu Amerika sahillerindeki Antil adalarına ulaşan, Osmanlı denizcilerinden Pîrî Reis’in hatıralarını ele geçirmesi oldu. Pîrî Reis hatıralarında, Batı Afrika sahillerinden denize açıldıktan sonra şiddetli lodos fırtınalarına yakalanarak, günlerce batıya doğru sürüklendiklerini ve Arab denizcilerinin Antilya dedikleri adalara ulaştıklarını, burasının gayet zengin ve insanlarının medeni bir memleket olduğunu yazmaktaydı. Bunları okuyan Kristof Kolomb, burasının Hindistan’a ait adalar olduğu kanaatine vardı. O tarihlerde sefalet içinde yaşayan Avrupalılar, kısa yoldan zengin olmak için, zenginliği ile meşhur olan Hindistan’a ulaşmak ve buranın servetlerine sahip olmak istiyorlardı. Fakat, bu çok zordu. Çünkü, arada Osmanlı devleti vardı ve onu aşıp Hindistan’a ulaşmak imkansızdı. İşte Kristof Kolomb’un bu öğrendiklerini, Cenova kralına anlattı, fakat ona kimse inanmadı. O da İspanyaya giderek, kraldan yardım istedi ve eğer kendisine üç parça gemi tahsis ederse, batı yolunu takip ederek Hindistan’a ulaşıp, orasının zenginliklerini kendisine getireceğini vadetti. Nihayet İspanya kralı Ferdinand ona istediği üç gemi ve 87 gemiciyi temin etti. Fakat kendisinden şüphelendiği için en güvendiği adamlarından Juan de la Cosa’yı onu takip etmekle vazifelendirdi. Daha sonra bu yeni kıtaya ismini verecek olan Amerigo Vespucci de onlarla beraberdi. Bu birinci seyahat sonunda ilk rastladıkları adaya San Salvador adını verdiler. Fakat buralarını hâlâ doğu Asya sanıyorlardı ve Küba adasına geldiklerinde burasını Japonya zannederek, İspanyolca Japonya manasına gelen Jubana (Khubana okunur) dediler. Bu ilk seyahatten fazla bir servete elde edemeden döndüler. Kolomb, bu seyahatle ilgili bilgileri dönüşte İstanbul’a ulaştırmıştı. İkinci seyahate daha kalabalık gidildi. Bu sefere 17 gemi ve 1700 kişi katılmıştı. Küba sahilleri ve civar adalarda keşifler yapıldı. Fakat umulan olmadı ve krala vadedilen servetlere rastlanamadı. Aslında, o civarda büyük bir servet yatıyordu, fakat Kolomb, silahsız yerlilere saldırmayı men etmiş, böylece İspanyol korsanlarının hevesleri kursaklarında kalmıştı.Daha fazla servet bulunur ümidiyle yapılan üçüncü seferden de fazla bir şey elde edilemedi. Kolomb, yerlilere saldırmak, yağma ve katliamlar yapmak isteyen İspanyol denizcilere mani oluyordu. Bunun üzerin orada, kendisinin garip tavır ve kararlarından şüphelenen ve Osmanlı hesabına casusluk yapmakla itham eden, İspanya Kralını bu sefer sırasında temsil eden Bobadillo tarafından tutuklandı, bütün evrak ve haritalarına el konuldu ve zincire vurularak İspanya’ya gönderildi. Bu sefer sırasında da, Amerika sahillerin haritaları ve kıymetli birçok bilgiler, çoktan İstanbul’a ulaştırılmıştı. Nitekim o tarihlerde Pîrî Reis ünlü dünya haritasını, Kolomb’un gönderdiği bilgilere dayanarak yapmıştı. Kristof Kolomb, İspanya’ya dönüşünde, Osmanlı hesabına casusluk suçlamasıyla Sevilla’daki Las Cuevas manastırına hapsedildi. Burada iken bir yakınına yazdığı mektubunda; “Öyle bir duruma düştüm ki, en alçak insanlar bile bana hakaret etmeye kendilerinde hak görüyorlar. Hindistan’ı (Amerika kıtasını kastediyor) ele geçirip Osmanlılara teslim etseydim, onlardan kimbilir ne büyük mükafat görürdüm. Bununla birlikte, bu dünyada böyle bir haksızlığı hoş karşılamayacak kimselerin var olduğuna inanıyorum.”Nitekim ümit ettiği gibi, kısa bir süre sonra, birilerinin müdahelesi sonucu serbest bırakıldı. Kuvvetle muhtemeldir ki, kendisinden, çok kıymetli bilgileri alan Osmanlı denizcileri onun serbest bırakılmasını sağlamışlardır.