Masallar

Kahraman Çocuk

Kahraman Çocuk

Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde bir padişah varmış. Padişahın da üç oğlu varmış.

Bu Padişah’ın büyük bir elma bahçesi varmış. Ama bu bahçede sadece bir ağaç senede bir tane büyük bir elma verirmiş. Bu elmayı da yiyemeden, her sene bir Dev gelir alır gidermiş.

Üç çocuk bir gün toplanıp, bu Dev” i öldürmeye karar verirler. Önce büyük oğlan Dev” i öldürmeyi deneyecektir.

Büyük oğlan, yaz gelip de o bir elma olgunlaşınca, ağacın dibine oturup Dev’ i beklemeye başlar. Ama karşıdan Dev çıkıp da yaklaşınca korkar ve kaçar.

Ertesi sene yaz gelir, elma olgunlaşır. Bu defa ortanca oğlan Dev’ i öldürmeye çalışacaktır. Ama o da Dev’ in büyüklüğünü görüp, öldüremeyeceğini anlayınca korkup kaçar.

Geriye en küçük oğlan kalır. Sonunda elma olgunlaşınca, o beklemeye başlar. Dev karşıdan çıkınca küçük oğlan kılıcını çeker. Dev git gide yaklaşır. Yanına gelince de:

“Ya Allah, bir Bismillah” deyip kılıcını Dev’ e saplar ve onu öldürür. Elmayı alır ve babasına götürür. Babası ve kardeşleri çok şaşırır. Ağabeyleri şaşırır ama şaşırmakla kalmazlar. Çekememeye başlarlar. Çünkü kendilerinin yapamadığını kardeşleri yapmıştır. Kafalarında plan kurup kardeşlerini öldürmeyi düşünürler. Akıllarına bir fikir gelir. Kardeşlerine:

“Falan yerde bir kuyu var. Kuyunun içinde de dünyanın en güzel kızı. Gidip çıkaran

o kızın sahibi olacak.” derler. Kardeşlerini alıp kuyunun yanına giderler. Küçük kardeşlerini ipe bağlayıp kuyuya sallayacaklardır. Kız çıkınca kızı alıp, ipi kesecekler ve kardeşlerinden kurtulacaklardır.

Küçük kardeş kuyunun dibinde bir saray görür. Saraydan da o dünya güzeli kız. Kıza aşık olur.

Kız:

“Önce yukarı sen çık, yoksa kardeşlerin sana hile yapacaklar.” der ama oğlan buna inanmaz. Önce kendisi çıkarsa kızın kaçacağından korkar. Bunun içinde önce kızı çıkartacaktır. Kız yukarıya çıkmadan önce, oğlana Uç tel saç verir.

“Ne zaman başın sıkışırsa bu saç tellerini birbirine bağla.” der ve iple yukarıya çıkar. Sıra, küçük kardeşlerini çıkarmaya gelmiştir. Küçük kardeş ipe tutunup yukarıya çıkarken kardeşleri ipi keserler. Küçük kardeş düşer kuyunun dibine. İki kardeşte kızı alıp giderler saraya.

Kuyuda kalan küçük kardeş az gider uz gider. Dere tepe düz gider. Önünde ağaç olan susuz bir çeşmenin yanına varır. Yorulmuştur. Ağacın gölgesinde yatar uyur. Biraz uyuduktan sonra kuş cıyaklamalanyla uyanır. Bir

de bakar ki, yılanın biri ağacın beline dolanmış, yuvadaki kuş yavrularını yiyecek. Hemen yerden aldığı taşla yılanı öldürür ve yavruları kurtarır. O yılan da o zamana kadarki her sene gelir, o kuş yavrularını yer gidermiş.

Oğlan yılanı öldürdükten sonra ağacın gövdesinde uyumaya devam eder. Uykuya daldıktan sonra o kuş yavrularının annesi gelir. Birde bakar ki yuvasının altında birisi uyuyor. Her sene gelip de yavrularını yiyen yaratık bu herhalde diye düşünüp, tam saldıracakken yavrularının bağırışlarıyla birden durur. Yavruları:

“Anne ne yapıyorsun. Bizi yılandan o kurtardı.” deyince, ağacın belindeki yılanı görür ve vazgeçer.

Oğlan, uyurken gölge gitmiş güneşte kalmıştır. Kuşların annesi uyanana kadar üzerinde uçarak ona gölge olur. Çocuk uyandığında anne kuş:

“Dile benden ne dilersen.” der.

“Canının sağlını dilerim.” der oğlan da.

Anne kuş:

“Bir gün benden bir dileğin olacak. Ben buradayım.” der ve oğlan oradan ayrılır.

Git gide bir ihtiyar kadının evine gelir kapıyı çalar, kapı açılır.

“Tanrı misafiriyim teyze. Bana bir tas su verir misin? “diye sorar.

Yaşlı kadın hemen gider bir tas su getirir. Çocuk bir de bakar ki suyun içinde kurtlar.

“Aman teyze, bu kurtlar ne;? ” deyince kadın anlatmaya başlar:

“Biz onu bulduğumuza şükrediyoruz oğlum. Senede bir gelir bizim suyumuz. Bizim kuru bir çeşmemiz var. Her sene bir Dev gelir. Biz ona kurbanlık bir kız veririz. Kızı alır, suyu açar. Biz de bir senelik suyumuzu doldururuz. Ondan kurtlu bu su ” der.

Bu sene sıra Padişah ‘in kızındadır.

Çocuk Dev’ i öldürmeye karar verir. Çeşmenin başına gider. Padişah ‘in kızını da buraya getirip bırakmışlardır. Çocuk kıza arkasına saklanmasını söyler.

Devi karşıdan görünce kılıcını çeker ve bekler. Yaklaşınca kılıcını kaldırır. “ Ya Allah bir Bismillah” deyip kılıcını indirir ve Devi öldürür. Dev ölünce çeşme canlanıp akmaya başlar.

Devi öldüren çocuk, sonra kızı alıp saraya götürür. Onu orada bırakıp Padişah’ a görünmeden oradan ayrılır.

Padişah kızını görünce çok sevinir. Kızı durumu anlatırsa da inanamaz. Vezirlerini gönderir çeşmenin başına. Çeşme kızın dediği gibi gürül gürül akmakta, yanında Dev ise ölü bir biçimde yatmaktadır. Vezirler durumu Padişah’ a anlatır. Padişah da hemen tellallarını köye salıp bağırttır. Buna göre köyde ne kadar 7’ den 70′ e erkek varsa ertesi gün sarayın önünden geçecektir. Kızı da, oğlanı tanıyacaktır.

Ertesi gün olur. Erkekler sırayla geçerken kız oğlanı tanır. Oğlanı hemen Padişah’ m huzuruna çıkarırlar.

Padişah:

“Dile benden ne dilersen” der.

Oğlan da:

“Kendi dünyama gitmek dilerim.” der.

Padişah bunu nasıl yerine getireceğini düşünürken oğlanın aklına yavrularını kurtardığı kuş gelir. Hemen kuşun yanına gidip:

“Bir zamanlar dile benden ne dilersen demiştin. Şimdi ben kendi dünyama çıkmayı diliyorum.” deyince, kuşta:

“Ondan kolay ne var. Bana 40 koyunla 40 kova su getir. Seni dünyana çıkartayım.” der.

Çocuk “Tamam” deyip döner. Padişah’ in yanına varır. 40 koyunla, 40 kova suyu alıp kuşun yanına varır. Kuş oğlana, 40 koyunu bir kanadına, 40 kova suyu da bir kanadına koymasını söyler.

Ortaya da oğlanı bindirerek:

“Lark dedikçe koyun, lırk dedikçe bana su vereceksin.” der ve uçmaya başlarlar.

Oğlan lark dedikçe et, lırk dedikçe su verir. Tam kuyunun ağzına geldiklerinde kuş “Lark” der. Et bittiği için de oğlan kuşa hissettirmeden baldırından bir parça et kesip kuşa verir. Kuş bunu hisseder. Eti damağının altına saklar. Sonunda dünyaya çıkmışlardır. Kuş damağındaki eti çıkarıp diliyle oğlanın baldırına tekrardan yapıştırır. Oğlanın ayağı düzelir.

Bu arada da oğlanın kardeşleri, küçük oğlanın kuyudan çıkarmış olduğu kıza düğün edeceklerdir. Küçük oğlan, bir terzi dükkanına girer. Bakar ki terzinin canı sıkkın niye olduğunu sorunca da Terzi:

“Ben sıkılmayayım da, kimler sıkılsın. Padişah’ in bana bir emri var. Fındık kabuğunun içinde el değmemiş, makas kesmemiş,dikiş dikilmemiş, bir elbise istiyorlar benden.” der.

Oğlan o işin kolay olduğunu söyleyince terzi şaşırır. Oğlanın aklına kuyudan çıkmadan önce kızın vermiş olduğu üç tel saç gelir. Hemen onları birbirine çatar ve ortaya, fındık kabuğunun içinde el değmemiş, dikiş dikilmemiş bir elbise çıkar. Terziye, al bunu Padişah’ a götür der. Terzi padişaha götürür. Kız bu elbiseyi görünce oğlanın yer yüzüne çıktığını anlar.

O gün, düğün için Padişah’ in elma bahçesinde eğlence olarak cenk yapılacaktır. Oğlan hemen o üç tel saçı birbirine çatar ve ortaya tam tekmil bir atla birlikte ok takımları çıkar. Ata atlayıp o da cenge katılır. Burada okun biriyle ağabeylerinden birinin kolunu bir diğer okla da diğer ağabeyinin ayağını yaralar. Padişah onu hemen yakalatıp huzuruna çıkartır. Cellât edecektir. Ama oğlan:

“Efendim, beni cellât etmeden önce bir hikâyem var. Onu anlatayım. Sonra kararınızı verin.” der.

Olayları anlatmaya başlayınca Padişah onun oğlu olduğunu anlar ve kucaklaşırlar. Ardından küçük oğlan ve kıza düğün ederler. Şimdi yanlarından geldik. Geçinip duruyorlarmış.

Alıntı – Zeki AYHAN, Alemşahlı

Gülten AJDER

Kitap okumayı seven insanlar daha zeki ve daha başarılı olurlar. Bende bu yüzden kitap okumayı sevdirmek istedim bu site ile. Gizli kalmış bütün bilgilerin kitaplarda saklı olduğuna inandığımdan, kültür seviyemizi yükseltmek, bilgi hazinemizi daha da zenginleştirmek, gizli yeteneklerin ortaya çıkmasına destek olabilmek için, okusun yazsın benim ülkemin insanları diye bir işin ucundan tutmak isteyen birisiyim.

İlgili Makaleler

2 Yorum

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu