– Senin ne hakkın vardı, onca seneler evi terk ederek anne ve babanı üzmene. Hem anne ve babanı geçtik. Ne hakkın vardı beni üzmene, yoksa hiç sevmedin mi beni? Diye sordu.
Barış, Ayşegül’den şiddetli bir şekilde tokat yiyince önce geriye doğru hafifçe sendeledi. Daha sonra yediği tokatın etkisinden kurtularak, Ayşegül’ün elinden tuttu ve ona haklı olduğunu anne ve babasını üzmenin affedilecek bir yanı olmadığını söyleyerek merak içerisinde Ayşegül’e:
– Ayşegül, senden de özür dilerim ama söyler misin kocan bu saatte seni nasıl dışarıya bıraktı?
Ayşegül, Barış’ın sorusu üzerine sinirli bir şekilde:
– Tabii, sen o günlerde babana kızdığından dolayı gözün hiçbir şeyi görmüyordu ve benim kocamla boşanmak üzere olduğumun farkında bile değildin. Babam başkasıyla evlendirdikten sonra, o kocam olacak adam, beni sürekli dövüyor, işkence ediyordu, dedi ve Barış’ın yakasına yapışarak, ben onca işkenceye senin sevgin sayesinde katlandım, seni her görüşümde çektiğim sıkıntıları unuttum. Sen buraları terk edip gittikten sonra her şeyim alt üst oldu. Kocamdan gördüğüm işkencelere artık tahammül edemez hale geldim. Zaten gördüğüm bu işkencelerden sonra artık dayanamadım ve evi terk ederek kocamdan boşandım.
Barış, Ayşegül’den olanları duyunca, Ayşegül’ün kocasından boşanmasına bir taraftan seviniyor bir taraftan üzülüyordu. Sevinmesinin sebebi belki sevdiği insana kavuşmasından dolayıydı. Üzülmesinin sebebi ise, evli bir insanın boşanmak zorunda kalmasıydı. Barış, bunları düşünürken merdivenlerin başında halsiz bir şekilde oturan annesini gördü ve onun yanına giderek oturduğu yerden kaldırdı. Daha sonra elinden öptü ve özür dileyerek:
– Ne olur affet beni anne. Hem seni hem de babamı onca seneler gereksiz yere üzdüm, diyerek merdivenden yukarıya doğru bakarak babasının evde olup olmadığını kontrol etti. Annesi, oğlunun babasını aradığını anlamış olmalı ki oğluna, babasının evde olmadığını iş yerinde olduğunu söyledi. Babasının evde olmadığını duyunca hüzünlenip başını yere doğru eğerek, babasına karşı suçlu olduğundan dolayı ağlamaya başladı. Annesi, oğlunun ağladığını görünce onu teselli etmeye çalıştı ve babasının neredeyse gelmek üzere olduğunu söyledi. Annesiyle konuşurken O sırada babası iş yerini kapatmış elinde yiyecek dolu malzemelerle beraber geliyordu. Uzaktan evinin önünde kalabalığı görünce merak içerisinde adımlarını hızlandırdı.
Galip Kaptan, yıllardır görmediği Mustafa Bey’in gelmesini sabırsızlıkla bekliyor, bir taraftan da sevinç içerisinde olanları izliyordu. Bir ara kafasını geri çevirdi ve Mustafa Bey’in geldiği gördü. Onun geldiğini görünce heyecan içerisinde kollarını açarak ona doğru koştu. Mustafa Bey, uzaktan kendisine doğru ellerini açıp koşan birini görünce önce onu tanıyamadı. Kendisinde doğru iyice yaklaşınca onu uzun zamandan beri göremediği Galip Kaptan’a benzetti. Ona doğru iyice bakınca yanılmadığını anladı. Evet, evet kendisine doğru koşan Galip Kaptan’dı. Onun uzun zamandan beri göremediği Galip Kaptan olduğunu anlayınca ellerindeki malzemeleri yere atarak, o da Galip Kaptan’a doğru koştu. İki eski dost birbirlerine yaklaşınca durarak birbirlerine sarıldılar. Daha sonra Mustafa Bey, Galip Kaptan’a:
– Hayırsız, uzun zamandır nerelerdesin? Özlettin kendini, diye sordu. Galip Kaptan, Mustafa Bey’in serzenişinden sonra mahcup bir şekilde başını yere eğerek:
– Bana ne desen haklısın Mustafa amca, senin bana yaptığın onca iyilikten sonra, benim senin yanına daha çok uğrayıp halini hatırını sormam gerekiyordu; ama gemi kaptanlığına başladıktan sonra, işlerin sıkılığından dolayı bir türlü fırsatım olmadı. Senin bu oğulların Savaş ve Barış olmasa belki de hiç yanına uğrayamayabilirdim.
Galip Kaptan, söylediği bu sözden sonra Mustafa Bey, Barışı bulduklarını anlamıştı. Demek ki oğlu geri dönmeye karar vermiş ve Galip Kaptan’la beraber geri dönmüşlerdi.
O sırada Barış, annesiyle konuşurken babasının geldiğini görmüş ve ağlayarak ona doğru koşuyordu. Babası da Galip Kaptan’la konuşurken onu bulduklarını anladığından arkaya doğru bakmış ve oğlunun kendisine doğru koştuğunu görmüştü. Oğlunun kendisine doğru koştuğunu görünce Galip Kaptan’ı sağa doğru çekerek o da oğluna doğru koşmaya başladı. Babayla oğlunun birbirlerine kavuşmaları görülmeye değecek manzaraydı. İkisi de birbirlerine kavuşmak için düşe kalka ilerliyorlardı. Barış sakat olduğu için daha yavaş ilerliyordu. Annesi, oğlunun aksayarak yürüdüğünü görünce içi sızlamış ve ağlamaklı bir şekilde Savaş’a dönerek:
– Savaş, ağabeyinin ayağına ne oldu ki öyle aksayarak yürüyor.
Savaş, annesinin, Barış’ı aksayarak yürüdüğünü görüp de hüzünlendiğini fark edince, onu teselli etmek için:
– Ana, hep beraber içeri girelim. Orada her şeyi sana anlatırım.
Savaş, annesini teselli ederken, Barış’ta babasıyla buluşup sarmaş dolaş olmuş ve birbirlerinin yüzlerini, gözlerini öpmeye başlamışlardı. Bu manzarayı gören Galip Kaptan, aklına annesiyle babası gelmiş ve kendi kendine ‘Ah! Keşke annem ve babam hayatta olsalardı da ben de onlara öğle sarılabilseydim.’ diyerek kendini daha fazla tutamamış ve ağlamaya başlamıştı. Ayşegül, hem Barış’a kavuşmanın hem de Barış’ın babasıyla aralarının düzelmelerinin sevinciyle kendi kendine ‘Barış’la babam da barışıp anlaşabilseler’ diyerek o da ağlamaya başlamıştı. Hasan bile onları o şekilde görünce annesiyle babası aklına gelmiş, buralardan nasıl kurtulup hem kendi ailesine hem de annesine ve babasına nasıl kavuşabilirim diyerek ağlamaya başlamıştı. Kısacası orada bulunan herkes sevinç, mutluluk ve özlemden dolayı ağlıyordu. Barış, babasıyla özlem giderdikten sonra, onun elini öperek:
– Baba, senden çok özür dilerim. Biliyorum, o günlerde Ayşegül’le ayrıldığımdan dolayı aşırı sinirli olmuş ve gereksiz yere kavga çıkartıyordum. Aramızda geçen o son tartışamadan sonra artık bu duruma daha fazla dayanamadım ve evi terk etmek zorunda kaldım. Evi terk ederek hem kendime yazık etmiş oldum hem de size. Bundan dolayı ne olur beni affet baba, dedi.
Mustafa Bey, oğlunun özür dilemesinden dolayı çok memnun oldu ve oğlunu kucaklayarak alnından öptü ve ona:
– Özür ne demek oğul. Her baba ile oğul arasında bu tür ufak tefek tartışmalar çıkar. Önemli olan bu tür tartışmaları daha fazla büyütmemek. Barış, babasıyla aralarında konuşurlarken annesinin ‘Orada öyle ayakta bekleyip durmayın. Ne konuşacaksanız eve girin de öyle konuşun’ demesi üzerine eve doğru yürüyerek içeri girdiler. Barış, aksayarak eve doğru gitmesine rağmen babası, heyecandan oğlunun aksadığının farkına varamamıştı. Eve girince annesinin oğlunun ayağının neden aksadığını sorunca ancak, o zaman oğlunun ayağının aksadığını görmüş ve o şekilde farkına varabilmişti. Eve girdikleri zaman ilk önce Savaş başından geçenleri anlattı. Daha sonra Barış başından geçenleri anlatarak önce Hasan’ı babasıyla tanıştırdı ve daha sonra Hasan’a kendisini o gemiden kurtardığı için teşekkür etti. Daha sonra babasına dönerek:
– Baba, senden ayrıldıktan sonra başıma gelen sıkıntılardan sonra, şunu anladım ki bir insan annesine ve babasına karşı gelmemeli, onlara ‘öf’ bile dememeli.
Mustafa Bey, oğlunu dinledikten sonra içini sıcak sular kapladı ve gözleri doldu. Onu çok sevdiğini göstermek için ayağa kalktı. Oğlunun yanına giderek kucakladı. Gözyaşları içerinde onun alnından öperek:
– Oğlum, Şu söylediğin sözlerle beni o kadar çok mutlu ettin ki, dedi ve tekrar alnından öptü, daha sonra ona ‘Sen çok hayırlı bir evlatsın’ dedi.
Hasan, baba ile oğulun aralarında geçen tatlı konuşmadan dolayı duygulanmış ve kendi anne-babası aklına gelmiş ve içinden ‘Ah! Onlara bir kavuşabilsem’ demeye başlamıştı. O, bu duygular içerisindeyken Mustafa Bey’in kendisine seslendiğini duydu ve daldığı duygulardan kurtularak ‘bana mı seslendiniz?’ diye sordu. Mustafa Bey, ‘evet, sana seslendim’, dedi ve şöyle devam etti.
– Hasan, oğlum sana nasıl teşekkür edeceğimi bilemiyorum. Hem bana oğlumu getirdin hem de uzun zamandır göremediğim Galip Kaptan’ı görmeme vesile oldun.
Hasan, Mustafa Bey’in kendisine teşekkür etmesi üzerine baba ile oğlu buluşturduğu için, içinde bir anda mutluluk hissediverdi. Daha sonra ayağa kalkarak Mustafa Bey’in yanına oturdu ve teşekküre gerek olmadığını, bu yaptıklarının bir insanlık vazifesi olduğunu söyledi. Eve girip aralarında konuşurlarken, Hasan bir ara duraksadı, duraksadığı anda aklına Batı Kapısından içeri girip duvarların kenarlarında gördüğü resimler aklına geldi. Demek ki, baba ile oğulun buluştuğu o resimler Barış ve babasını temsil ediyordu. O resimler aklına gelip babasıyla oğlunu buluşturduğu için, bir kat daha fazla sevinç duydu. İçinde bulunulduğu bu sevinç duygusu, o kadar kuvvetlendi ki, bu kuvvetle ailesini bile bulmakta zorlanmayabilirdi. Ama, ailesini bu kadar çok bulma ümidi olmasına rağmen, onları kavuşmanın yollarını nereden bulabileceğini bir türlü bilemiyordu.
Hikayenin I. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin II. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin III. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin IV. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin V. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin VI. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin VII. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin VIII. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin IX. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin X. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XI. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XII. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XIII. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XIV. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XV. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XVI. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XVII. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XVIII. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XIX. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XX. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XXI. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XXII. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XXIII. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XXIV. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XXV. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XXVI. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XXVII. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XXVIII. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XXIX Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XXX Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XXXI Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XXXII Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XXXIII Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ