Macera HikayeleriMurat Canpolat

Gizemli Yolculuk Hikayesi -Mektup- 2. Kısım 19. Bölüm

Mektup

– Bu nasıl ağa ki, hem kızını tehlikeye atıyor hem de yanındaki sevdiği adamı.

– Evet, ama asıl olaylar bundan sonra başlıyor.

– Nasıl yani! Bundan sonrası da mı var?

– Evet, var, dedi ve sözüne şöyle devam etti. O gün, içeri atılan zehirli yılan bu birbirini seven iki insanı ayaklarından ve kollarından ısırmış. Birbirini seven bu iki insan, yılanın ısırmasıyla beraber -onları dışarıda bekleyen tehlikeye rağmen- can havliyle dışarı çıkmışlar. Onlar dışarı çıkar çıkmaz, ağanın adamları bunları tutup ağanın ayaklarının önlerine bırakmışlar. Ağa, bunları görür görmez belinden çıkardığı beylik tabancasını ayaklarına doğrultup sıkmış.  Ondan sonra yaralı kızını alıp oradan uzaklaşmış.

Ağanın, kızını alıp çınar ağacının altından uzaklaştığını duyan Veli, ‘nedir bu ağalardan çektiğimiz’ dedikten sonra babasına:

– Eee, peki kızın sevdiği adama ne oldu? Diye sorunca Fatih Baba:

– Hem yılan tarafından zehirlenen hem de ağa tarafından ayağından yaralanan o adam, öleceğini zannederken o sırada oradan geçmekte olan köyümüzün doktoru onu görmüş ve anında müdahale ederek hayatını kurtarmış.

Dr. Burak, Fatih Baba’nın sözünü kesip ona:

– Ondan sonra bir daha birbirleriyle görüşmüşler mi? Diye sorunca Fatih Baba, ‘Elbette görüşmüşler hem de birçok kez’ dedikten sonra:

– En son görüşmeleri bahsimize konu olan zehirli çınar ağacının altında olmuş ve o günden sonra bir daha görüşmemişler, deyince Sedat Bey, meraklanarak:

– Peki, neden görüşmemişler bir daha?

Fatih Baba, Sedat Bey’in omzuna dokunarak ‘onu da anlatacağım’ dedi ve sözüne şöyle devam etti.

– O gün, son kez görüştüklerinde kızın babası bunları yakalamış ve o adama ağza alınmayacak laflar edip ona ‘bir daha kızımla görüşürsen seni sevdiklerini ve kimi tanıyorsan hepsine hayatı zindan ederim’ demiş ve kızı alarak oradan uzaklaşmış. Kız uzaklaştıktan sonra o adam arkalarından bir müddet öylece uzaklaştıktan sonra sağ elini çınar ağacının gövdesine koyduktan sonra gözünden iki damla yaş düşmüş ve kendi kendine ‘Ben kimsesizim diye mi öyle yapıyorsun? Ben fakirim diye mi öyle yapıyorsun? Tamam, anladım. Kızını, güzel bir şekilde geçindiremem, ama hiç kimsenin ona veremeyeceği sevgiyi, muhabbeti, şefkati ancak ben verebilirim, demiş ve yere oturarak sırtını çınar ağacına dayamış. Bir müddet orada öylece bekledikten sonra ayağa kalkıp sağ elini tekrar çınar ağacına koymuş ve kendi kendine ‘Bu ağaç ikimizin biri birini çok sevdiğimize dair şahitlik etsin. Birbirimize kavuşuncaya kadar yaprakları, dalları, gövdesi ve kökleri zehir saçsın’ demiş ve oradan uzaklaşmış. O uzaklaştıktan bir kaç gün sonra ağaçta bir takım değişiklikler olmuş ve ağaç birden etrafa zehir saçıvermeye başlamış. İşte, çınar ağacının etrafına zehir saçmasının sebebi bu.

Veli, babasının sözünü keserek ona:

– Baba, gördüğüm kadarıyla herkese yardım ediyorsun. Peki, ona neden yardım etmedin?

– Oğlum, yardım etmesine ettim, ama kızın babasını bir türlü ikna edemedim.

Dr. Burak, söze karışarak

– Niçin ikna edemediniz kızın babasını?

– Nedeni, adamın fakir ve kimsesiz olması.

Hasan, asıl sebebin fakirlik ve kimsesizlik olduğunu duyunca ayağa kalkarak Dr. Burak’a döndü ve ona:

– Haydi, kalk! Gidiyoruz.

Dr. Burak, ne olduğunu anlamasa da Hasan’ın bir şeyler düşündüğünü anlayarak ayağa kalktı ve Hasan’ın peşine düştü. Dışarı çıktıklarında Hasan, Dr. Burak’a

– Burak, mektubun mahiyetini biliyorsun. Onu, Fatih Baba’nın anlattığı adamla kızı birbirlerine kavuşturmada kullanabiliriz.

Dr. Burak, bu fikri her ne kadar beğense de tereddüt içinde olduğunu yüzünde belli ediyor, endişesini belli etmekten kendini alamıyordu. Tereddüdünü yüzünden anlayan Hasan, ona:

– Neyin var senin. Yoksa fikrimi beğenmedin mi?

– Hayır, hayır çok güzel fikir, ama mektubu her yerde kullanmamız doğru mu?

– Haklısın, ama başka çare yok. Baksana kızın babasının yaptıklarına.

– Evet, galiba haklısın.

Aralarında fikir birliği yaptıktan sonra içeriye girdiler ve Fatih Baba’ya ‘biz bu işi hallederiz, yalnız sizin de gidip kızın babasıyla tekrar konuşmanız gerekiyor, dediler ve tekrardan geri döndüler.

Onlar gittikten sonra Fatih Baba, oğluna dönerek:

– Oğlum, anneni ve kardeşini o kadar çok özledim ki, onu buraya alıp gelsen.

– Hemen alıp gelirim baba. Zaten, ben geciktiğimden dolayı annem merak etmiştir.

Veli, babasıyla konuştuktan sonra o da evden çıkıp gitti. O da evden çıkıp gidince evde tek başına sadece Fatih Baba kaldı.

Önceki sayfa 1 2 3Sonraki sayfa

Gülten AJDER

Kitap okumayı seven insanlar daha zeki ve daha başarılı olurlar. Bende bu yüzden kitap okumayı sevdirmek istedim bu site ile. Gizli kalmış bütün bilgilerin kitaplarda saklı olduğuna inandığımdan, kültür seviyemizi yükseltmek, bilgi hazinemizi daha da zenginleştirmek, gizli yeteneklerin ortaya çıkmasına destek olabilmek için, okusun yazsın benim ülkemin insanları diye bir işin ucundan tutmak isteyen birisiyim.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu