Macera HikayeleriMurat Canpolat

Gizemli Yolculuk Hikayesi -Mektup- 2. Kısım 12. Bölüm

Mektup

– Öyle bağıra bağıra neyi tartışıyorsunuz?

–  Gel oğlum, gel. Bizde sana ne olduğunu anlamaya çalışıyorduk ve işin içinden bir türlü çıkamadık.  Anlat bakalım bizden ayrıldıktan sonra neler yaptın.

– Sizden ayrıldıktan sonra, babamdan kalan azıcık parayla kendime iş kurmak, ondan sonrada sizi yanıma almak maksadıyla her yeri dolanıyor, bir türlü iş bulamıyor, sabırsızlanıyordum. Günlerce iş arayıp bulamadığımdan dolayı elimdeki avucumdaki her şey gitmiş, beş parasız kalmıştım.  Parasız kalıp avare avare dolanırken karşıma bir adam çıktı. Benim perişan halimi görünce lokantaya götürerek karnımı doyurdu. Üstüme başıma düzgün bir şeyler almamı sağladı. Daha sonra bana nereli olduğumu ve niçin bu hallere düştüğümü sordu. Onun bana yapmış olduğu iyilik karşısında daha fazla dayanamadım ve her şeyi olduğu gibi anlattım. O beni dinleyince yüzünün rengi değişti ve ağlamaya başladı. Adam ağlayınca onun benim halime acıyarak ağladığını zannettim. Meğerse öyle değilmiş, o adam eskiden babamın yanında çalıştırdığı bir kişiymiş. Zamanında babamın ona çok yardımı olmuş, epey bir müddet yanında çalıştıktan sonra kendi işyerini açmak için babamın yanından ayrılmış ve o günden sonra da bir daha görüşememişler. Ta ki beni görünceye kadar. İşte o günden sonra yanında çalışmaya başladım ve durumumu düzelttim.

– Durumunu düzelttiğini söylüyorsun. Eee, peki öyleyse bu perişan halin ne böyle.

–  Onun yanında çalışıp durumumu düzeltince, sizi de yanıma almak istediğimi ona söyledim. Patronum, benim bu ricam üzerine bana izin verdi ve sizi almak için geri döndüm. Yolda gelirken birbirleriyle kavga eden adamlara rastladım. Onlara karışmayıp yanlarından geçip gidecekken tam o sırada polisler geldi ve kavga eden adamlarla beraber beni de karakola götürdüler. Kavga eden adamlar, benim kavgayla hiç ilgim olmadığı halde ifadelerinde kavgayı benim çıkardığımı söylemişler.  O ifadelerinden sonrada polisler beni tutup nezarete attılar. Ertesi gün beni savcılığa çıkardılar ve tutuklanıp cezaevine attılar. Orada üç ay kaldıktan sonra suçsuzluğum anlaşıldı ve dışarıya çıktım. Hapisten çıktıktan sonra tekrar yollara düştüm, fakat hapisten yeni çıktığım için çalıştığım günlerde biriktirdiğim para kalmamış, sizin yanınıza nasıl gelebileceğimi düşünüyordum. Param olmadığı için kime gitsem beni geri çeviriyorlar, yanlarına almıyorlardı. Beni almamaları üzerine, bende kaçak olarak otobüsün birine binmeye niyet ettim ve gizlice otobüsün birinin bagajına bindim. Gerçi içerisi havasızdı, ama olsun sonunda size kavuşabilecektim. Fakat bu umudum çok kısa sürdü. Çünkü polisler bir ihbar almışlar ve gelip bindiğim otobüsü durdurmuşlar.

Odadaki herkes onun gözünün içine bir an evvel her şeyi anlat der gibi bakıyor, söylediği sözü can kulağı gibi dinliyorlardı. Onların dikkatli bir şekilde gören Murat, gülerek:

– Bakıyorum, can kulağı gibi dinliyorsunuz beni.

Onun bu sözü karşısında odadakilerin hepsi ‘evet’ deyince Murat onlara ‘peki o zaman kaldığım yerden devam ediyorum’ deyip sözlerine şöyle devam etti.

– Otobüs durduğunda o sırada ben uyuyordum. Dışarıdan gelen seslere uyandım. Dışarıdaki sesleri dikkatli şekilde dinlediğimde anladım ki polisler arama yapıyor. Eyvah şimdi yakalandım, diye düşünürken bagajları aramayıp geri döndüler. Tam onlardan kurtulduğumu zannederken geri döndüler ve otobüsün bagajını açtılar. Bagajı açar açmaz kaçmaya çalışıyordum ki beni ayağımdan vurup yaraladılar. O şekilde yakalayıp hastanede tedavi ettirdikten sonra nezarete attılar. Otobüsün sahibi benden şikâyetçi olduğu için hapse tekrar girdim ve bu seferde altı ay içerde yattım, dedikten sonra dinlenmek istediğini söyleyerek istirahata çekildi.

Ertesi gün herkes heyecanla Murat’ın neler anlatacağını dinlemek için erkenden kalktılar ve onun uyanmasını beklediler. Murat kalkınca hemen onun yanına giderek her biri bir tarafına oturarak kaldığı yerden başından geçen olayları anlatmasını istediler. Murat, etrafında toplanıp adeta ağzının içine bakan aile fertlerine önce su istediğini söyledi. Veli abisinin isteği üzerine kalkarak mutfağa gitti. Bardağa su doldurarak geri geldi. Murat, kardeşinin elindeki su dolu bardağı alarak bardağın içindeki suyu içtikten sonra sözüne şöyle devam etti:

–  Altı ay hapis yatıp çıktıktan sonra yine yollara düştüm ve zorla köyümüze vardım. Orada sizi sordum ve ağanın yüzünden köyden ayrılmak zorunda kaldığınızı öğrendim. Sizin onun yüzünden ayrıldığınızı öğrenince sinirim tepeme çıktı. O ne kadar güçlü olursa olsun hem onun yüzünden sizden ayrılmak zorunda kaldığıma ve yine sizin onun yüzünden köyü terk etmek zorunda kalmak zorunda kaldığınızın hesabını sormak için onun evine gittim. Adamları her tarafta olmasına rağmen onları bir şekilde atlatarak ağanın yanına çıktım. Ağa, o sırada oturmuş yemek yiyor, etrafındaki hizmetçilerde ona bakıyorlardı. O, beni görünce pis pis sırıtarak:

– Anan bana varmış olsaydı, şimdi rahat içinde olurdu, dedi ve kahkahayı bastı. Onun o sözünden sonra adeta kan beynime sıçradı ve kendimi tutamayarak onun üstüne atladım. Alt alta üstü üste kavga ederken gürültüye adamları geldi ve beni tutarak loş bir odanın içine attılar. Orada aç susuz üç dört gün bekledikten sonra ağanın karşısına çıkardılar. Ağa, yine o sıra yemek yiyordu ve yine hizmetçileri etrafındaydılar.  Ağa, beni görünce yemeğe davet ederek:

– Umarım aklın başına gelmiştir, dedi ve benim sabrımı tekrar çıkartacak bir söz söyledi. (Bunu söylerken adeta dişleri gıcırdıyordu)

Annesi, ağanın ismini duyunca sinirli sinirli:

– Elleri kırılasıca, sana ne söyledi ki öyle bu kadar kızdırdı.

– Ana, seni bulup getirmemi ve kendisine teslim etmemi söyledi. Ondan sonra köyü terk etmemi ve bir daha gözüne gözükmememi söyledi.

Hasan ve Dr. Burak, ağanın tutumu karşısında sinirlenerek hep bir ağızdan:

– Ahlaksıza bak. Hem anneni istiyor hem de onu getirdikten sonra oraları terk etmeni istiyor.

Veli’nin annesi bile duydukları karşısında sinirlenmiş adeta burnundan soluyordu. O duydukları karşısında daha fazla dayanamayarak odayı terk etti. Annesinin odadan dışarıya çıkmasından sonra Veli sözüne şöyle devam etti:

– Onun ahlaksızca teklifinden sonra tekrar üstüne atladım ve ağzını burnunu dağıttım. Tam elimde kalacaktı ki adamları yetişti ve beni kollarımdan tutarak tuttukları odaya attılar. Ağa, benim onu hırpalamamdan bir hafta sonu iyileşti ve konağına geri döndü. Adamlarına beni tuttukları yerden alarak köyün ortasına götürmelerini söylemiş. Ağalarının bir sözünü ikiletmeyen ağanın adamları beni tuttukları yerden çıkararak köyün ortasına götürerek beni bir ağaca bağladılar. Adamları, beni ağaca bağladıktan sonra ağalarına haber vermişler. Ağa, adamlarıyla beraber benim ağaca bağlandığım yere gelerek:

– Pis hain. Sizin karnınızı doyurayım. Senin bana yaptıklarına bak, dedi ve adamlarına beni dövdürttü. Adamları bana acımasızca vurduktan bir müddet sonra kendimden geçmişim. Kendime geldiğimde ağa ve adamları beni bırakıp gitmiş, öylece ağaca bağlı kalakalmıştım. Ağanın korkusundan köylü bile yardım etmiyor, ben onlardan bağlı olduğum yerden beni çözmelerini istediğim halde her biri bir tarafa kaçışıyorlardı. Bir kaç gün ağaca bağlı kaldıktan sonra kendi imkânlarımla ipleri çözdüm ve oradan kaçtım. Zorda olsa topallaya topallaya sizin izinizi bulduktan sonra buraya geldim.

– Buraya gelene kadar neler çekmişsin sen.

– Evet, öyle ama bu sıkıntılar hep annemin sözünü dinlemeyip evi terk ettiğimden dolayı başıma geldi.

Veli, abisine sarılarak:

– Abi, neyse bunları daha fazla konuşmayalım. Biraz dinlen kendine gel, daha sonra babamı bulmak için yola çıkarız.

– Ne diyorsun? Babamın izini mi buldun?

– Evet, abi, şu gördüğün arkadaşlarım onların izini bulmuş.

– Hadi o zaman, ne duruyorsun? Kalk gidip babamı bulalım, dedi ve kalkmaya çalışırken Veli, onu durdurarak:

–  Abi, nereye? Hem yeni geldin hem de ayakta duracak halin yok.

– Veli, ne olur durdurma beni! Babamın hasreti içimi kasıp kavuruyor.

– Biliyorum, ama abi hem yorgunsun hem de burada annemin sana ihtiyacı var. Bu arada burada kaldığın müddetçe de annemle hasret gidermiş olursunuz.

– Tamam, haklısın. Burada kalacağım, ama sizde babamı bulup çabuk gelin. Zira babamın hasretine artık daha fazla dayanamayacağım.

Veli, abisiyle konuşup onu evde kalmaya ikna ettikten sonra evdekilerle vedalaşıp arkadaşlarıyla beraber atlarına binerek yola çıktılar. Onların yola çıktığını gören Karabaş adeta ‘beni de bekleyin’ der gibi arklarından havlayıp o da yola çıktı.

Yazan – Murat CANPOLAT

Hikayenin 1. Kısım Bölümlerini Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin 2. Kısım 1. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin 2. Kısım 2. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin 2. Kısım 4. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin 2. Kısım 5. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin 2. Kısım 6. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin 2. Kısım 7. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin 2. Kısım 8. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin 2. Kısım 9. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin 2. Kısım 10. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin 2. Kısım 11. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin 2. Kısım 12. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin 2. Kısım 13. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin 2. Kısım 14. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin 2. Kısım 15. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin 2. Kısım 16. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin 2. Kısım 17. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin 2. Kısım 18. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin 2. Kısım 19. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin 2. Kısım 20. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Önceki sayfa 1 2

Gülten AJDER

Kitap okumayı seven insanlar daha zeki ve daha başarılı olurlar. Bende bu yüzden kitap okumayı sevdirmek istedim bu site ile. Gizli kalmış bütün bilgilerin kitaplarda saklı olduğuna inandığımdan, kültür seviyemizi yükseltmek, bilgi hazinemizi daha da zenginleştirmek, gizli yeteneklerin ortaya çıkmasına destek olabilmek için, okusun yazsın benim ülkemin insanları diye bir işin ucundan tutmak isteyen birisiyim.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu