“Açın kapıyı! Açın şu kapıyı! Çabuk olun!” diye bağırdı. “Yoksa kıracağız!”
Kilitlerin açıldığını duydum ve elinde feneri, üzerinde geceliğiyle hancı kapıda belirdi. Çok derin bir uykudan yeni kalkmış gibi şaşkın görünüyordu. Yalnızca önündeki iki silahlı adamı görüyordu, Sorgulayıcı’yı görmemişti. Belki de bu yüzden büyük bir hata yaptı; itiraz edip tehditler savurmaya başladı:
“Bu da nedir?” diye bağırdı. “İnsan bütün gün çalıştıktan sonra rahat rahat uyuyamayacak mı? Gecenin bu saatinde huzuru bozmak! Haklarımı biliyorum. Bu tür davranışlara karşı kanunlar var.”
“Aptal!” diye bağırdı Sorgulayıcı, öfkeyle atını kapıya doğru sürerek. “Kanun benim! Şu dört duvarının arasında bir büyücü uyuyor. Şeytanın hizmetkârı! Kilise’nin düşmanlarını barındırmanın korkunç sonuçları vardır. Ya kenara çekil ya da cezanı canınla öde!”
“Özür dilerim lordum. Özür dilerim!” diye inledi hancı, ellerini yalvarırcasına havaya kaldırarak. Dehşete kapıldığı yüzünden belliydi.
Yanıt olarak Sorgulayıcı adamlarına işaret etti ve hancıyı sertçe yakaladılar. Hiçbir şey söylemeden onu sokağa çıkarıp yere fırlattılar.
Sonrasındaysa Sorgulayıcı telaşsız bir şekilde, zalim bir yüz ifadesiyle, beyaz atını hancının üstüne sürdü. Toynaklardan biri bacağına öyle sert indi ki kemiğin kırıldığını duyabildim. Kanım donmuştu. Adam yerde acı içinde kıvranırken muhafızlardan dördü içeri girdi; ahşap merdivenleri çıkarlarken botlarının sesi duyuluyordu.
Hayalet’i sürükleyerek dışarı çıkardıklarında çok yaşlı ve yorgun görünüyordu. Belki biraz da korkmuştu, ama bunu fark edemeyecek kadar uzaktaydım.
“İşte, John Gregory, en sonunda benimsin!” diye bağırdı Sorgulayıcı küstahça. “Şu kurumuş, yaşlı kemiklerin iyi yanacaktır!”
Hayalet yanıt vermedi. Ellerini bağlayıp götürmelerini izledim.
“Bunca yıldan sonra olanlara bak,” diye mırıldandı Andrew. “O hep iyilik yapmaya çalıştı. Yakılmayı hak etmiyor.”
Olanlara inanamıyordum. Boğazım öyle düğümlenmişti ki, Hayalet köşeyi dönüp gözden kaybolana dek konuşamadım bile. “Bir şeyler yapmalıyız,” diyebildim en sonunda.
Andrew yorgun bir şekilde başını iki yana salladı. “Evlat, iyice bir düşün de ne yapmamız gerektiğini söyle olur mu? Çünkü benim hiçbir fikrim yok. Benim evime gelmen ve sabahın ilk ışıklarıyla buradan mümkün olduğunca uzaklara kaçman en iyisi olur.”
Joseph Delaney
- Kitap Hayaletin Çırağı
- Kitap Hayaletin Laneti
Hayaletin Laneti 1. Bölüm İçin TIKLAYINIZ
Hayaletin Laneti 2. Bölüm İçin TIKLAYINIZ
Hayaletin Laneti 3. Bölüm İçin TIKLAYINIZ
Hayaletin Laneti 4. Bölüm İçin TIKLAYINIZ
Hayaletin Laneti 5. Bölüm İçin TIKLAYINIZ
Hayaletin Laneti 6. Bölüm İçin TIKLAYINIZ
Hayaletin Laneti 7. Bölüm İçin TIKLAYINIZ
Hayaletin Laneti 8. Bölüm İçin TIKLAYINIZ
Hayaletin Laneti 9. Bölüm İçin TIKLAYINIZ
Hayaletin Laneti 10. Bölüm İçin TIKLAYINIZ
Hayaletin Laneti 11. Bölüm İçin TIKLAYINIZ
Hayaletin Laneti 12. Bölüm İçin TIKLAYINIZ
Hayaletin Laneti 13. Bölüm İçin TIKLAYINIZ
Hayaletin Laneti 14. Bölüm İçin TIKLAYINIZ