Korku Hikayeleri

Korku Hikayesi Hayaletin Laneti 21. Bölüm

Zehir bir anlığına hareketsiz dururken gözlerini fırıl fırıl döndürerek her yere bakıyordu. Koyu yeşil gözleri dikey çizgilere benziyordu. Bu şekilleriyle bir keçininkileri andırıyordu.

Sonra, nerede olduğunu anlayınca, acı ve dehşetle öyle bir inledi ki sesi tünel boyunca yankılanırken botlarımın tabanlarını titretip kemiklerime kadar tırmandığını hissedebiliyordum.

“Yine tutsağım, yine! Yakalandım!” diye sert, tıslamaya benzer bir sesle bağırırken sesi gömü odasında yankılanıp buz parçası gibi, vücuduma saplanıyordu.

“Evet,” dedi Hayalet. “Şimdi buradasın ve burada kalacaksın, sonsuza dek bu lanetli yerde tutsak olacaksın!”

“Yaptığının tadını çıkar! Son nefesini al Yaşlı Kemik. Kandırdın beni, ama ne için? Ölümün karanlığından başka ne geçecek eline? Bir hiç olacaksın sen, ama ben hâlâ yukarıdakilerle oynuyor olacağım. Yine istediklerimi yapacaklar . Taze kan gönderecekler bana! Yani bir hiç içindi hepsi!”

Zehir’in başı büyürken yüzü de giderek daha korkunç bir hal alıyor; çenesi kıvrılarak, kancalaşan burnuna doğru uzuyordu. Kara bulut aşağıya doğru fokurdayarak ete dönüşüyordu. Boynu belirginleşmişti ve geniş, kaslı omuz başları belirmeye başlamıştı. Ama deri yerine sert, yeşil pullarla kaplıydı.

Hayalet’in neyi beklediğini biliyordum. Yaratığın göğsü belirginleştiği an kalbine doğru saldırıya geçecekti. Fokurdayan bulutun daha da alçalarak yaratığın beline kadar indiğini görebiliyordum.

Ama yanılmıştım! Hayalet bıçağını kullanmadı. Aniden sol elinde gümüş zincir belirdi ve kolunu kaldırarak zinciri Zehir’e doğru fırlatmaya hazırlandı.

Bunu daha önce yaptığını görmüştüm. Zinciri Kemikli Lizzie’ye fırlattığını ve zincirin havada mükemmel bir spiral çizerek üstüne düşüp kollarını hareketsiz kılışını izlemiştim. Yere düşmüş ve zincir bedeniyle ağzını sıkarken hırıltılar çıkarmaktan başka bir şey yapamamıştı.

Eminim aynı şey burada da olurdu ve yerde çaresizce yatma sırası Zehir’indi. Ama tam Hayalet zinciri atmaya hazırlanırken Alice öne atılıp göz bağını çıkardı.

Yapmak istediğinin bu olmadığını biliyorum ama, bir şekilde Hayalet ile Zehir’in arasına girerek hedefi şaşırttı. Zincir , Zehir’in kafasına düşeceği yerde omzuna düştü. Bunu hisseder hissetmez yaratık acı içinde bağırdı ve zincir yere düştü.

Henüz her şey bitmemişti. Hayalet asasını kaptığı gibi yukarı kaldırarak Zehir’e saplamaya hazırlanırken bir ses duyuldu ve asanın ucunda, mum ışığında parlayan gümüş alaşımlı bir bıçak belirdi. Bu, onu Heysham’da bileylerken izlediğim bıçaktı. Bunu daha önce bir kez, yaşlı cadı Malkin Ana’nın oğlu Zımba’yla karşı karşıyayken kullandığını görmüştüm.

Hayalet, Zehir’in kalbini nişan alarak asasını sert ve hızlı bir şekilde sapladı. Zehir eğilerek kurtulmaya çalıştıysa da bu hamleden tam olarak kurtulamayacak kadar geç kalmıştı. Bıçak sol omzunu delerken acı içinde haykırdı. Alice yüzünde dehşet dolu bir ifadeyle gerilerken Hayalet asasını geri çekip acımasız ve kararlı bir yüz ifadesiyle ikinci hamleye hazırlandı.

Ama aniden her iki mum da sönerek gömü odasıyla tüneli karanlığa gömdü. Çılgınca çıra kutumu kullanarak kendi mumumu yakınca Hayalet’in gömü odasında tek başına kalmış olduğunu gördüm. Zehir kaybolmuştu! Alice de…

“Alice nerede?” diye bağırarak Hayalet’e doğru koşarken o yalnızca üzgün bir şekilde başını sallıyordu.

“Hareket etme!” diye bağırdı. “Henüz bitmedi!”

Yukarı, zincirlerin tavandaki karanlık delikte gözden kaybolduğu yere bakıyordu. Bir düğüm vardı ve hemen yanındaysa ikinci bir zincir asılıydı. Bu zincirin ucunda, neredeyse yere değen büyük bir kanca vardı. Bu tıpkı öcü taşlarını doğru yere taşımak için bağlayıcıların kullandığı makara takımına benziyordu.

Hayalet bir şey duymaya çalışıyor gibiydi. “Yukarıda bir yerde,” diye fısıldadı.

“Bu bir baca mı?” diye sordum.

“Evet evlat. Onun gibi bir şey. En azından bir zamanlar o amaçla kullanılıyordu. Zehir bağlanıp Küçük İnsanlar öldükten çok sonraları bile bazı zayıf ve aptal adamlar işte tam burada Zehir’e kurbanlar vermeye devam etti. Baca, dumanı Zehir’in yukarıdaki inine taşıyordu ve zinciri de yakılan adağı yukarı göndermek için kullanıyorlardı. Bunca zahmete katlanan bazıları da presleniyordu!”

Bir şeyler olmaya başlıyordu. Bacadan bir hava akımının geldiğini hissettim ve hava aniden soğudu. Yukarı bakınca dumana benzer bir şeyin yavaşça aşağıya yayılarak gömü odasının üst kısımlarını doldurmaya başladığını gördüm. Sanki şimdiye dek burada yakılan tüm adaklar geri dönüyordu!

Ama bu her neyse, dumandan çok daha yoğundu; suya, başımızın üzerinde dönen kara bir girdaba benziyordu. Birkaç saniye içinde durgunlaştığındaysa kapkara bir aynanın cilalı yüzeyini andırıyordu. Üzerinde yansımalarımızı dahi görebiliyordum: Ben Hayalet’in yanında duruyordum, Hayalet’se asasını kaldırmış yukarı doğru saplamaya hazır bekliyordu.

Önceki sayfa 1 2 3 4 5 6Sonraki sayfa

Gülten AJDER

Kitap okumayı seven insanlar daha zeki ve daha başarılı olurlar. Bende bu yüzden kitap okumayı sevdirmek istedim bu site ile. Gizli kalmış bütün bilgilerin kitaplarda saklı olduğuna inandığımdan, kültür seviyemizi yükseltmek, bilgi hazinemizi daha da zenginleştirmek, gizli yeteneklerin ortaya çıkmasına destek olabilmek için, okusun yazsın benim ülkemin insanları diye bir işin ucundan tutmak isteyen birisiyim.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu