Dehşet ÖyküleriGenesisKorku HikayeleriSizden Gelenler

GENESİS’İN MUHTEŞEM KORKU HİKAYELERİ “TOTEM”+18

Ekrandaki vahşete daha fazla tahammül edemeyerek televizyonu kapattım ve “İşte, Nurşen, “dedim, “gördüğün gibi kaçabileceğimiz bir yer yok.”

“Bu olanlara inanamıyorum.” diye karşılık verdi Nurşen, “Hayvanlar gibi hareket ediyorlar, peki ama neden birbirlerine saldırıyorlar?”

“Kalabalık içindeki güçlü bireyler liderlik için birbirleriyle mücadele ediyor.” diye yanıt verdim. “Mücadeleyi kazanan alfa oluyor ve yenilen birey bu mücadeleden sağ çıkmışsa ya alfanın sürüsüne dahil oluyor ya da alfa’nın bölgesini terk ediyor ve eğer mücadeleci bir karaktere sahipse şansını, kendi sürüsüne lider olmak için başka alfalara denemeye çalışıyor. Sürü içindeki her güçlü birey alfa için olası bir tehdit oluşturuyor ve böylelikle de çatışmalar kaçınılmaz oluyor. Diğer meseleye gelince, hayvansal davranışlar sergileyen insanlar, yani bilinçaltlarında suçluluk duygusu taşıyanlar, normal insanlara karşı avlanma içgüdüleriyle hareket ederek saldırıyorlar. Saldırılar planlı bir şekilde toplu olarak hareket edilerek yapılıyor ve avlanmadan sonra avı bölüşürken de anlaşmazlıklar yaşanıyor. Bunların dışında, sürüdeki dişileri elde etmek için de birtakım mücadeleler yaşanıyor.”

Anlattıklarımı ağzı açık bir şekilde dinleyen Nurşen bütün bunları neye dayanarak söylediğimi sorduğunda ise “Çünkü bunların hepsini rüyalarımda gördüm, tıpkı sen ve tüm günahkar insanlar gibi…” diye cevap verdim.

“Ben mi ? Günahkar mı?” dedi Nurşen.

“Evet.” dedim, “Aslına bakarsan tüm bunlar insanın en ilkel hayvansal içgüdüleri. Saldırganlık ve cinsellik duyguları her insanda doğuştan mevcuttur, fakat ahlak ilkeleri ve dinsel kurallar bunların kontrol altında tutulmasını sağlar; ama suçluluk duygusu yaşayanlar içlerinde kendilerine karşı içten içe bir düşmanlık beslerler. İşte bu nefret kişinin içinde zamanla büyüyerek kişiyi ele geçirir. Nefret her zaman hayvansal içgüdüleri harekete geçirir ve nefretin en güçlü olanı, kişinin kendine duyduğu nefrettir. Şu anda olanların nedeni, hizalanan gezegenlerin neden olduğu yoğun kütle çekim enerjisi ya da buna benzer bir şey olmalı. Bu her neyse insan psikolojisini yavaş yavaş ama doğrudan doğruya etkileyen bir şey. Eğer insanın varoluşundan bu yana yaşamış olduğu sosyal gelişim süreçlerini kronolojik bir çizelge olarak düşünürsek, hizalanan gezegenlerden kaynaklanan enerji, bilinçaltlarında suçluluk duygusu hisseden kişileri bu çizelgenin en başına kadar geriletiyor. Bu bir döngü ve şimdiye kadar gezegenlerin her dizilişinde aynı şeyler yaşandı. Suçlular ya da diğer bir deyişle günahkarlar, aşağılık hayvanlara dönüşüp birbirlerini yediler ve böylece hak ettikleri cezayı çektiler. Yaşananlar kuşaktan kuşağa aktarıldı ve bugün, yani gezegenlerin dizildiği gün; beklenen gün, günahkarların cezalarını çekecekleri gün olarak insanlığın kolektif bilincine yerleşti. Gezegenler dizilim konumunu bozana kadar burada kalmalıyız. Gördünüz işte içeri giremediler.”

“Aptal!” diye haykırdı Hasan, “Tehlike sadece dışarıda değil, burada, bizimle de birlikte, hatta içimizde. Bizim de onlara dönüşeceğimizi öngöremiyor musun?”

Hasan’ın bu sözleriyle, o ana kadar gözden kaçırmış olduğum, aslında çok basit ama bir o kadar da korkunç gerçek beynimde şimşek gibi çaktı.

Nurşen omuzlarını ve saçlarını geriye atıp, burnunu gururlu bir şekilde havaya kaldırarak, “Pekala, ben masum biriyim, dolayısıyla da onlardan birine dönüşecek değilim.” dedi ve kısa bir süre durup düşündükten sonra “Hem suçlu biri olsam bile güçlü bir bilince sahibim, şu anda da kendimi gayet insan gibi hissediyorum. Yani ne olursa olsun, bir hayvana dönüşmeyeceğim.” diye ekledi.

“O kadar emin olma!” dedi Hasan, “Dönüşüm yavaş yavaş, sinsice gerçekleşecek ve bunu fark edemeyeceksin. Bana kalırsa hepimiz çoktan hayvanlaşmaya başladık bile “

Nurşen sinir bozucu ve dokusunda gerginlik hissedilen, zoraki bir kahkaha attıktan sonra “Neden, duş almayı unutmuş olduğum için mi? Evet, bu gerçekten çok utanç verici bir durum; ama son zamanlarda çok fazla çalıştım ve her iş çıkışı eve gider gitmez uyudum. Gerçekten son bir haftadır kendimi çok bitkin hissediyordum. Hatta klinikte kendimi sık sık uyuklarken buluyordum.” dedi.

“Hepimiz öyleydik,” diye karşılık verdi Hasan, “öyleydik, çünkü avcı hayvanlara özgü bir içgüdüyle gece geç saatlerde uyanıp, tıpkı bir uyurgezer gibi dolaşıyorduk.”

Hasan bunları söyledikten sonra, son zamanlarda sabah uyandığımda kendimi neden bazen yatağımda, bazen ise salondaki kanepede ya da holdeki halının üzerinde bulduğumu daha iyi anlamış oldum.

“Peki,” dedi Nurşen, “diyelim ki üçümüz de havyana dönüştük, peki bu durumda neler olabilir?”

“Birincisi…” diye cevap verdi Hasan, “Birincisi, ilk olarak hayvana dönüşen kişi, dönüşümünü tamamlamamış olan ve hala bir yanı insan olan ya da tamamen insan olan kişinin üzerine avlanma içgüdüsüyle atlayıp saldıracaktır ve bunu yaparken de yine aynı içgüdüyle kurbanın boğazını hedef alacaktır. Dönüşmüş olan kişi ani bir hareketle dişlerini avının boğazına geçirip onun önce soluk borusunu parçalayacaktır ve sonra da onun etkisiz hale gelmesini bekleyecektir. Dönüşmüş kişi, kurbanı tamamen hareketsiz kalıncaya kadar ısırdığı yere çenesiyle baskı yapmaya devam edecektir ve sonra da onu muhtemelen kalçalarından yemeye başlayacaktır; ama en korkuncu ise kurban boğazı parçalandığında henüz ölmemiş olmasıdır; çünkü bu durumda kurban, beyninin oksijensiz kalmasından dolayı bir çeşit felç geçirmiştir ve dönüşmüş kişi tarafından canlı canlı yenirken, bunun verdiği dayanılmaz acıları, berrak bir bilincin duyarlılığıyla hissedecektir.

İkinci ve daha düşük bir ihtimalle üçümüz de aynı anda dönüşümü tamamlarsak, muhtemelen ben ve Yusuf, seninle birlikte olabilmek için ölümcül bir kavgaya tutuşacağız.”

“Bunların hiçbirinin gerçekleşmesine mahal vermeyeceğiz.” diyerek ona karşı çıktım ve koltuğa oturup, elimdeki silahı önümdeki sehpanın üzerine bırakırken “Oturup sabırla bekleyeceğiz ve içimizden birisi, herhangi birimizin dönüşüme dair tuhaf bir davranışına şahit olursa tabancayı alıp onu vuracak.” diye ekledim.

Ben bunları söyledikten sonra, Hasan ve Nurşen önce dehşet içinde donup kalarak beni izlediler, sonra da sehpanın diğer tarafındaki çiftli koltuğa yan yana oturdular.

Önceki sayfa 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11Sonraki sayfa

Gülten AJDER

Kitap okumayı seven insanlar daha zeki ve daha başarılı olurlar. Bende bu yüzden kitap okumayı sevdirmek istedim bu site ile. Gizli kalmış bütün bilgilerin kitaplarda saklı olduğuna inandığımdan, kültür seviyemizi yükseltmek, bilgi hazinemizi daha da zenginleştirmek, gizli yeteneklerin ortaya çıkmasına destek olabilmek için, okusun yazsın benim ülkemin insanları diye bir işin ucundan tutmak isteyen birisiyim.

İlgili Makaleler

14 Yorum

  1. Yorumun altında cevapla butonu çıkmadı. Buradan yazıyorum. Daha yeni okumaya başladım 3. Sayfaya kdr gelebildim Açlık Çekenlere başladım, muazzam hatalarıyla birlikte acayip güzel bir hikaye olmuş. Sırayla ilerliyorum beğendiklerime hatrı sayılır yorum da yazınca yavaş ilerliyor. Arayı kapatayım ilk fırsatta bilim kurgu hikayenide kesinlikle okuyacağım. En mantıklısını yapmışsın, farklı tarzda hikaye yazman farkında olmadan diğer tarafa da katkı sağlayacaktır. Hep örnek verdiğim korkunun üstadı st. King de aynı numarayı yapar tüm hikayeleri korku değildir. Tıkandığı zaman nadasa bırakıp daha başarılı geri döner.

  2. Bravo. Herzamanki gibi muhteşemdi.
    Yazım dili akıcı hikaye örgüsü özgün. Herzaman söylediğim gibi senin hikayelerinin filmi yapılmalı. Bir çırpıda okunuyor çünkü tasvirleri dozunda bırakıyorsun gerilimi düşürmeyerek okuyucuyu kaybetmiyorsun. Sadece sonundaki şu konuşma mevzusu fazla üstü kapalı olmuş. Hikayenin başında sadece hırlıyorlar demiştin yani aslında kahramanlarımız değişim geçirdiği için o hırlamaları algılıyorlar? Birde yaşlı adam ileri çıkıp konuştuktan sonra Yusuf cama baktığında yansımasını görüp durumdan şüphelenmesini beklerdim. O kısım amaçsız geldi.
    Son olarak Yusuf karakterini sevmedim. Fazla entrikacı. Hasan da aynı şekilde. En masum nurşendi. Keşke 2 adam da ölüp Nurşen alfa olsaydı. İlla erkekler mi alfa olmalı? Cinsiyetçi davranılmış gibi hissettim. Bu tip filmlerde genelde kötüler kaybeder.

    1. Yorumun için teşekkür ederim Night. Hikayede bazı üstü kapalı anlatımlar yapmayı tercih ettim. İnsanların günlük hayatta farkında olmadan sergiledikleri, insan olma onuruna yakışmayacak davranışlarını, düşmanlıklarını ve kıskançlıklarını temel alarak bu hikayeyi yazdığım için ortaya böyle karakterler ve böyle bir hikaye çıktı. Kusuruma bakma, sinema ve edebiyat kültürün ve ayrıntıları gözden kaçırmayışın bana çok tanıdık geldi ama Night nickini hatırlıyamadım. Acaba daha önce başka bir nick mi kullanıyordun?

      1. Tebrikler çok iyi yakaladın. Genesis tahmin eder diye düşünmüştüm. Bizim ufaklığın ismini nick olarak kullanıyorum. Sağlıksal sorunlar nedeniyle birsüredir uzak kalmıştım fırsat buldukça hikayeleri okuyup arayı kapatmaya çalışıyorum.

        1. Sen olduğunu tahmin etmiştim zaten :) Bu arada çok geçmiş olsun. Sen yokken ben de pek fazla hikaye yazmadım. Yazmak içimden gelmedi daha doğrusu. Geri dönmene çok sevindim

          1. Yazarlik tikanmasi mi. Sana da gecmis olsun diyelim oyleyse. Beni bir kardesin olarak kabul ettigini umarak ve haddim olmayarak, belki tarzini degistirmelisin diyecegim korku yerine bilim kurgu, fantastik fln gibi. Ilk etapta aliskanlik disi oldugu icin urkutucu gelebilir ama uzun vadede ise yarayabilir.

          2. Night sen yokken üç hikaye yazdım. Okudun mu bilmiyorum ama bunlardan biri olan “Derin Kırmızı Göz” bir bilim kurgu zaten. Bu ayni zamanda yazdığım en uzun hikaye oldu galiba

  3. Hikayesini okuduğumda gerçekten mutlu olduğum kişiler densin. Seni tekrar tebrik etmek istiyorum. Ama bu arada bu sitedeki birçok yazarın hikayesini de beğendiğimi söylemek isterim, yoksa diğer kişilerin hikayelerini beğenmediğimi falan kastetmiyorum. Fakat nedense senin yazılarını okuyunca ayrıca bir yorum yazmak istiyorum.
    Birde yanlış anlamazsan kardeşim bu hikayende çok güzel ama önceki yazılarında ki havayı yakalayamadım. Belki benim şu andaki bulunduğum ruh halimden olabilir. Herkese tekrar teşekkürler.
    Kimse alınmasın derken yine uzun bir yorum oldu :))

    1. Yorumun için teşekkür ederim Zenhar kardeşim. Bu hikayede hayal gücümde ya da anlatım dilimde bazı noktalarda yetersiz kalmış olmalıyım büyük ihtimalle. Bunu fark etmemi sağladığın için çok sağ ol. Değindiğin bu konuyu dikkate alıp ileride daha iyi yazılar yazmaya çalışacağım.

  4. Teşekkür ederim Gökhan kardeşim. Ben de senin hikayelerini beğeniyle okuyorum. Yorumun beni çok mutlu etti

  5. Hikayeyi yeni fark ettim. Kardeşim eline sağlık yine çok güzel yazmışın. Uzun zamandır hikayelerini okuyorum. Uzun hikaye yazmak bir risktir. Çünkü uzun bir hikaye yazarken okuyucuyu sürekli tetikte bırakmalısın. Sürekli ilerlemeye teşvik etmelisin ve sen bunu çok iyi başarıyorsun. Gerek betimlemeler gerek olay kurgusu gayet güzeldi. Kurt adamları mı demeliyim bilmiyorum ama bu konuya daha farklı bir gözle bakarak yazman bizimde hayal ufkumuzu genişletti. Tekrardan fazlasıyla beğendiğimi söylemek isterim. İnşallah yakın zamanda senden bir roman bekliyoruz. Eğer çıkarırsan buradaki herkesin beklediğini bildirmek isterim :))

  6. Teşekkür ederim yorumlarınız için. Yazım yanlışları dokunmatik klavye kaynaklı. Aslında bu tür şeylere dikkat ediyorum ama bazen gözümden kaçabiliyor. Kusuruma bakmayın

  7. her hikayen birbirinden güzel diyecek bir söz yok bir kaç tane yazim yanlışı harici eksik bi şey yok o kadarı da normal hikayenin her bölümü sürükleyici başarılarının devamını diliyorum

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu