Macera HikayeleriMurat Canpolat

Güzel Bir Macera Hikayesi; “Gizemli Yolculuk” XXXII. Bölüm

Gizemli Yolculuk

–  Biliyorsun, ben aşırı heyecanlıyım. Kayınpederimi ve seni görünce sevincimden heyecanlandım ve her şeyi birbirine karıştırdım. Her şeyi birbirine karışınca da ne yapacağımı şaşırdım, kaldım.

Hande, matematik öğretmeni olmasına rağmen, insan psikolojisinden anlamanın verdiği tecrübeyle ona, sakin olmasını söyleyerek, misafirlere bir şeyler hazırlamasında ona yardımcı olduktan sonra Hande, Bahar Hanım’a mutfakta bir köşeye oturmasını söyleyerek:

– Bahar Abla, bilirsin seni canımdan çok severim. Senin bir tek gözyaşı dökmene dayanamam. Ne olur, artık bu kadar kendini sıkıntıya sokma. Bir iş yaparken, oldukça sakin olmaya çalış. Her şeyi oluruna bırak, bak o zaman göreceksin bu heyecanın nasıl geçecek.

Hande’nin kendisiyle ilgilenmesi, Bahar Hanım’ı oldukça mutlu etmiş, sevindirmişti. Bu mutluluk sonucunda gözü yaşlı bir halde Hande’nin boynuna sarılarak:

–  Beni, söylediğin sözlerle o kadar mutlu ediyorsun ki, der demez gözyaşlarını daha fazla tutamayıp ağlamaya başladı. Hande, Bahar Hanım’ın ağlaması üzerine sırtını sıvazlayarak yumuşak bir tonla:

–  Hadi artık ağlama. Bak içerdekiler bize bakıyor. Hadi sil gözyaşlarını da hazırladığın yiyecekleri içeriye götürelim.

Aralarında geçen bu tatlı konuşmanın ardından salona geçerek sohbete daldılar. Hasan, sohbet etmesine ediyordu ama sürekli kafası başka yerlere gidiyor, sürekli dalıyordu. Sedat Bey, Hasan’ın sık sık dalıp gitmesini fark edince, ona neden öyle davrandığını sordu. Hasan, Sedat Bey’in bu sorusu karşısında endişeli bir şekilde:

–  Ailemi çok özledim. Onlara bir an evvel ulaşmak, kucaklamak arzusundayım. Fakat, onlara nasıl ulaşacağımı bir türlü bilemiyorum. O yüzden de endişeliyim.

Akşama doğru Dr. Burak Hastaneden gelince, Hasan ona da endişesini söyleyerek ona:

– Artık, ben de aileme ulaşmak için yola çıkmak zorundayım, dedi ve onlarla vedalaşarak akşamüstü yola çıktı.

Dr. Burak’ın evinden ayrıldıktan sonra, şehirden ayrılırken bir ara sanki tokat yediğini hisseder gibi oldu. Kimden tokat yediğine bakmak için etrafına bakınca, etrafında kimsenin olmadığını gördü. Yolda giderken, başı dönmeye başlayıp gözleri karardı ve hiçbir şey göremez oldu. O sırada kulakları yine uğuldamaya başladı ve kulaklarına: ‘Tutun şu tavşanı artık, bizi oyalamasın.’ diye bir ses geldi. Kulaklarına gelen ses kesilince, gözlerine gelen kararmada geçti ve her tarafı görmeye başladı.  Gözleri görmeye başladığı zaman sağa sola bakındı ve kendisini yemyeşil ucu bucağı olmayan düz bir ovanın ortasında olduğunu fark etti.

Ucu bucağı olmayan ovanın ortasında kalan Hasan, gidecek hiçbir yol iz olmadığı için otları çiğneye çiğneye yoluna devam etti. Kat ettiği bu yolculuğun sonuna doğru kendisini neyin beklediğini bilemeden devam ediyor, kendi kendine türkü söylüyor, neşe içerisinde ilerliyordu.  Yolculuğunun ortasına doğru yorulduğunu hissetti ve yürüyemez hale geldi. Çok yorgun olduğu için yere oturarak dinlenmeye başladı. Yere oturup dinlemeye başladığı sıra, etraftan çıtırtılar geldiğini duydu. Ayağa kalkıp çıtırtıların nereden geldiğini görmek için etrafa baktığında, bir anda domuz sürüsüyle karşı karşıya kaldı. Domuz sürüsü, onu görünce homurtular çıkarmaya başlayıp, hızla üzerine gelmeye başladı. Bir anda domuz sürüsüyle karşı karşıya kalan Hasan, onların hızla kendisine doğru geldiğini görünce korku içerisinde koşmaya başladı. Domuzlar arkada kendisi önde takip sürerken, bir ara ayağı bir şeye takılıp yere düştü. Yere düşünce domuzlar onu göremediler. Göremeyince de etrafı koklayıp izini sürmeye başladılar. Onların kendisini koklayarak bulmaya çalıştıklarını korku dolu gözlerle izlerken elinin soğuk bir şeye dokunmasıyla beraber irkilerek ayağa kalkması bir oldu. Ayağa kalktığında domuzlar bunu görünce, tekrar kovalamaca başladı ve bu geceye kadar sürdü. Gece olunca takip etmeyi bırakan domuz sürüsü geldikleri yere geri döndüler.

Domuz sürüsü tehlikesini atlatan Hasan, sabaha kadar onları atlattığı yerde bekledi. Sabah olunca ayağı takılıp düştüğü yere geri döndü. Orada, neye takılıp düştüğünü görmek için yere eğildiğinde, onun etrafı çeşitli süslemelerle işlenmiş ayna olduğunu gördü. Aynanın güzelliğine kapılıp onu eline alarak, sağına soluna çevirmeye başladı. Aynayı sağına soluna çevirmeye başladığı sıra yer sarsıldı ve yer yarılarak bulunduğu yerden metrelerce aşağılara düşmeye başladı. Düştükçe, düşme hızı artıyor, gittikçe de hızlanıyordu.  Aşağılara düştükçe, sivri kayalar karşısına çıkıyor, onlara değdikçe her tarafını yara bere içerisinde bırakıyorlardı. Bir ara, öyle bir hale geldi ki, öleceğini zannetti. Bu düşünceler yetmezmiş gibi birde, karabulut ortaya çıkıp kendisine doğru yaklaştığını gördü.

Hasan, karabulutu görünce kendi kendine ‘artık ne olursa olsun, onunla hesaplaşacağım’ deyip ona doğru hızla yaklaşmaya başladı. Hızı yavaşlayıp, bir anda durunca karabulut iyice yaklaşıp ayaklarından tutup kendisine doğru çekmeye başladı. Tam o sıra, kendisini ondan her zaman kurtaran el ortaya çıktı. Arkasından tutarak hızla yukarılara doğru çıkarmaya başladı ve yer yarılıp içine düştüğü yere bıraktı. Yalnız bir farkla ki, düştüğü yer değişmiş ve her taraf dağlık, taşlık hale gelmiş ve her taraf mağaralarla dolmuştu.

Önceki sayfa 1 2 3 4Sonraki sayfa

Gülten AJDER

Kitap okumayı seven insanlar daha zeki ve daha başarılı olurlar. Bende bu yüzden kitap okumayı sevdirmek istedim bu site ile. Gizli kalmış bütün bilgilerin kitaplarda saklı olduğuna inandığımdan, kültür seviyemizi yükseltmek, bilgi hazinemizi daha da zenginleştirmek, gizli yeteneklerin ortaya çıkmasına destek olabilmek için, okusun yazsın benim ülkemin insanları diye bir işin ucundan tutmak isteyen birisiyim.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu