Huzur Mustafa ve arkadaşları ekin yığınının taşınma işinin çözülmesine sevinerek tarlanın girişindeki kapağa yöneldiler. Oradan hepsi çıkınca sadece Huzur Mustafa, orada kaldı ve tarlanın girişindeki kapağı yavaşça kapatarak arkadaşlarına yetişmeye çalıştı. Arkadaşlarına yetişebilmek için hızla aşağıya doğru inerken birden bire, deprem olur gibi hafif bir sarsıntı oldu ve ceviz ağacındaki bütün cevizler yere dökülene kadar devam etti. Sarsıntı geçtikten sonra arkadaşlarına yetişip ceviz ağacından uzaklaşmaya başlamışlardı ki büyük bir gürültü koptu. Gürültünün nereden geldiğine bakmak için döndüklerinde ceviz ağacının üzerindeki tarlanın her bir parçasının, ceviz ağacından aşağıya doğru düştüğünü gördüler.
Tarlanın her bir parçası yere düşmeye başlaması onları çok korkutmuş, her birinin sağa sola kaçışmasına sebep olmuştu. Her biri bir kenara kaçtığından, havalara uçan yılanın toprak parçalarıyla beraber yere düşmesini görememişlerdi. Tarlanın parçalarının her bir parçası yere düşünce, tehlikenin kalktığını gören Huzur Mustafa ve arkadaşları, ceviz ağacının olduğu yere geldiler. Ceviz ağacı, onların yanına gelmesinden sonra küçülerek fidan haline geldi. Fidan haline gelen ceviz ağacı, toprağın derinliklerinde olan köklerini yavaş yavaş geri çekmeye başladı. Köklerini topraktan tamamen çekince, bu seferde kurumaya başlayarak toz haline geldi ve tamamen yok oldu. Onun yok olmasının ardından öldüğünü zannettikleri horoz tekrar cana gelerek ahırın etrafında koşturdu. Yorulunca koşmayı bırakarak sahibinin ayaklarına sürtünerek yere çömeldi. Yorgunluğu geçince ayağa kalkarak, cana geldiğine sevinmiş gibi uzun uzun öttü. Uzun uzun öttükten sonra küçülerek, normal horozlar gibi oluverdi. Normal horozlar gibi olunca, eski büyük haline gelebilmek maksadıyla hızla göle doğru koşmaya başladı.
Huzur Mustafa, horozun cana gelmesinin şaşkınlığını üzerine atamadan horozun küçülmesi, onu iyice şaşkına çevirdi. O anda, ne yapacağını bilemeden horozun arkasından bakakaldı. Onlar, horozun arkasından bakadururlarken horoz çoktan göle varmış ve su içerek büyümüştü. Horoz, göl suyunu içip büyümeye başlamışken o sırada şaşkın şaşkın horozun peşinden bakan üç arkadaşın içinden, ilk olarak Sedat Bey’in şaşkınlığı geçti ve diğerlerini de kollarından tutup sallayarak kendilerine gelmelerini sağladı. Daha sonra hep beraber horozu yakalayabilmek için gölün oraya doğru koştular. Gölün oraya vardıklarında horozun büyüdüğünü, kanatlarının kartal kanadı gibi, ayaklarının öküz ayağı gibi, gözlerinin timsah gözleri gibi olduğunu gördüler. Horoz, onların geldiğini görünce dile gelerek: ‘Size ihtiyacım kalmadı artık. Bundan sonra özgürce uçup dünyayı dolaşacağım’ der demez kanatlarını açarak uçmaya hazırlandı. Yeterince ısınınca, kanatlarını kapatıp Huzur Mustafa’ya dönerek:
– Beni eski sahibimden almadan evvel, eski sahibim beni her türlü horoz dövüşüne götürdü. O horoz dövüşlerinin çoğunu kaybederdim. Bu yüzden de sahibim bana çok eziyet eder, sürekli aşağılardı. Dilim olmadığı için bu durumu kimseye söyleyemez, hep içime atardım. En son götürdüğü horoz dövüşünde, karşımdaki rakibim beni tamamen kan çanağı içerisinde bıraktı. Gözlerim kararıp halsiz düşünce, üzerime gelip beni öldürmeye çalıştı. Tam o sırada benim sahibim ve onun sahibi araya girerek bizleri ayırdı. En son dövüşü kaybedince sahibim benden iş çıkmayacağını anlamış olmalı ki, beni sana sattı. İşte o günden sonra, bana hiç kimsenin yapmadığı iyiliği yaptın ve senin yanında rahat ettim. Gerçi senin yanındayken bile çok çalıştım, ama eski sahibimden gördüğüm eziyetleri görmedim, dedi ve özgür olmak ister gibi bir hareket yaparak şöyle devam etti. Bundan sonraki göreceğiniz işleri öküzlerle görürsünüz, dedikten sonra tekrar kanatlarını açıp uçmaya başladı ve tamamen gözden kayboldu.
Yazar: Murat CANPOLAT
Hikayenin I. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin II. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin III. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin IV. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin V. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin VI. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin VII. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin VIII. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin IX. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin X. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XI. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XII. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XIII. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XIV. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XV. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XVI. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XVII. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XVIII. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XIX. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XX. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XXI. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XXII. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XXIII. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XXIV. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XXV. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XXVI. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XXVII. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XXVIII. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XXIX Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XXX Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XXXI Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XXXII Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XXXIII Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ