Aşk Hikayeleriİsmail Samur

Aşk Hikayesi “Resim Deyipde Gelip Geçmeyin”

Aşk Hikayesi

        Aşk Hikayesi “Resim Deyipde Gelip Geçmeyin”

 Aşk Hikayesi: Eski nişanlım, şimdiki karımla bir şubat tatilinde tanışmıştık. Aradan tam elli yıl geçmiş, yani yarım asır.

Şubat tatilini sabırsızlıkla beklemiş. Tatilin ilk günü, her taraf bembeyaz karla kaplı olmasına rağmen, kar kış demeden, öğretmenlik yaptığım Bartın’ın o dağ köyünden iki gün süren yorucu bir yolculuktan sonra, Akdağmadeni’ne varmış. Görmüş beğenmiş, sonra uzun bir süre mektuplaştıktan sonra evlenmeye karar vermiştik. Onun nikah işlemleri için verdiği fotoğraflardan ikisini saklamıştım. Bu fotoğraflar işte o fotoğraflar.

Serin bir yaz sabahında Akdağmadeni’nden  ayrılmış, Kayseri’ye vardığımda çoktan akşam olmuş, Develi’ye otobüsünü kaçırmıştım. Ucuz bir otel odasında yapayalnız düşüncelere dalmış, içime bir yalnızlık çökmüştü.. Aklıma fotoğraflar geldi, atım elimi ceketimin iç cebine.. Fotoğraflar elimde uyuyakaldığımda, henüz 23 yaşındaydım. Aşk 

Fotoğraf başkadır. Eğer biraz romantik ve nostaljik bir insansanız. Her dokunuşta sizi alır mutlu olacağınız bir yerlere götürür… Bu dediklerimi saçma bulanlar, materyalist ya da realistlerdir. Özleyince açıp, çıkarıp, bakmak insanın efkarını alır üzerinden.

Bizim zamanımızda daha renkli ekran cep telefonları filan yoktu. Almanya’ya gitmiştim, hatunla aramıza 3.000 tane km taşı girmiş, uzak mesafe ilişki yaşıyoruz.. Günde üç sefer, beş sefer, on beş sefer çıkarıyorum ceketimin sol üst cebinden ipek mendili, alıyorum o güzel resmi, bakıyorum da bakıyorum..

Eskiden memlekette biz öğretmenler, takım elbiseyle gezerdik. Almanya’da öğretmenlik yapmaya başlamıştım. Orada herkes modern, rahat giysileri tercih ediyordu, ama ben mesleğime duyduğum saygıdan dolayı; sabah kalkıyor kıravatımı takıyor, ütülü takım elbiselerimi giyiyor, yatana kadar hiç çıkarmıyordum. Bize lisede aydın bir kişinin giyimine kuşamına özen göstermesi gerektiği öğretilmişti. Takım elbise ve kıravat da medeni bir insanın vazgeçilmeziydi. İşte o yıllarda ben bu resimlerden birini ceketimin sol üst cebinde, ipek mendilimin arasında kalbimin üstünde taşıyordum. Diğeriniyse çoktan takmıştık aile albümüne..

Bir gün öğrencilerimden biri bana; “Öğretmenim, yatağa girerken de mi çıkarmıyorsun bu takım elbiseleri?” demişti. Artık çağın gerisine düşmemek için, takım elbise giymemeye başlayınca, bu resmi gömleğimin cebinde, ama yine kalbimin üstünde taşımaya devam ettim.

Alışveriş ederken pantolonumun cebinden paraları tomarlağa her çıkarışımda ve hesabı ödedikten sonra, paranın üstünü katlayıp cebime her sokuşumda; dağdan inmiş ayı görmüş gibi bakıyorlardı bana Almanlar. Baktım olmayacak gittim deri bir cüzdan aldım, paraları ve resmi, cüzdanın içine yerleştirdim. Pek de iyi olmuştu, her alış verişte cüzdanı cebimden çıkardığımda resme de bakıyordum. Aşk 

Yeni neslin garip bulacağı adetlerden biri, insanın cebinde sevdiği kişinin fotoğrafını taşıması. Fotoğraf çektirmek artık sadece resmi işler için olduğundan bu şekilde saklamak da eskiler de kaldı. Biz normal fotoğraflarımızı bastırırken, birer tane fazla yaptırır, cüzdanımıza; ailemizin, sevgilimizin ve arkadaşlarımızın resmini koyardık.

Bir yaz tatilinde Kalkan’daydık. Ben balkonda kitap okuyorum. Hanım ve arkadaşları, karabiber ağacının gölgesine oturmuş laflıyorlardı, duymuştum; “kocam, eskiden ceketinin üst cebinde taşırdı resmimi, şimdi de cüzdanında taşır. 24 yıl oldu evleneli hala cebinde.. Ha açıp bakıyor mu orasını bilemem?” demişti de gülmüştüm içimden. Nasıl bakmam.

Bayağı ilginçtir. Olur olmadık zamanda açarsın cüzdanı aklına gelir. Güzeldir, hoştur resme bakmak, bilmem siz hiç denediniz mi?

Benimdir o, 50 seneyi devirdik, bir oğlumuz, bir kızımız, iki de torunumuz var. Fotoğrafı artık cep telefonumda taşıyorum.. Eski kafa gibi görünse de güzel şey. İnsana yanında birisinin olduğunu hatırlatıyor.

Hatta bir keresinde İzmir’den Ancona’ya (İtalya) giderken yolda arkadaş olduğum bir Yunan teyze bana, “Evli değil misin niye yalnız seyahat ediyorsun?” diye sormuştu; “Evliyim, bir de oğlum var” demiş. Çıkarıp göstermiştim resimlerini. Deneyin iyi geliyor.

50 yıldır eşim, 49 yıldır oğlumun annesi olan sevdiğim kişinin fotoğrafı yanımda durmaktadır. Bakınız ne güzel demiş Nahit Ulvi Akgün:

“Cüzdanımda evlilik fotoğrafları

mutlu yıllarını yansıtan

göz ucuyla bakarım arada bir

ne çabuk geçmiş zaman.”        

Zannetmeyin sadece ben değilim romantik olan şu koca dünyada, elde neler var bakın anlatayım da görün:

 Almanya’ya yeni gelmiş, bir teneke fabrikasında işe başlamıştım, akşamları da Almanca öğrenmek için bir kursa katılıyordum. Yaşlı babacan bir hocamız vardı. Bir derste Almanya’daki kağıt paraları bize tanıtmak için çıkardığında cüzdanını. En önde oturuyorum; rengi solmuş, siyah beyaz bir genç kız resmi görmüştüm, cüzdanında. Ders sonunda çantasını toplarken, “sen ne romantik bir insansın, öyle siyah beyaz fotoğraf taşımalar felan” demiştim. “Renkliler de o kadar güzel çıkmıyor.” diye dalga geçmişti benimle. “Hem ne öyle romantik felan? Zibidi miyim ben?” diye kızmıştı şakadan. Sonra da gözleri nemlenmiş, hafifçe yutkunduktan sonra; “Karımın resmi, öleli 12 sene oldu, kıyıp da atamıyorum” demişti. O Almanya’ya tahsil için giderken, o zaman sevgilisi olan karısı, trenin penceresinden uzatmış, o da öpmüş cebine koymuş. “Hala durur, o zamandan beri hiç cebimden çıkarmadım.” demişti. Aman Allahım dünyada ne romantik insanlar varmış, diye duygulanmıştım. Ve şimdi bu satırları yazarken hatırladım, gözlerimin yaşını tutamadım.

Bir tatlı anımı daha anlatarak bitirmek istiyorum yazımı:

Neuss Eğitim Fakültesi’nde çalıştığım yıllardaydı. ALFA Araştırma Grubu’ndan bir profesör arkadaşım sık sık sigara içmek için dışarı çıkıyordu. Birinde dayanamayıp sormuştum; “Bu kadar sigara içmek sağlığa zararlı değil mi?” diye. Adamcağız her sinirlendiğinde sigara bahanesiyle dışarı çıkıp fotoğrafına bakarmış sevgilisinin ve onun yüzünü görünce sakinleşirmiş. sevda

Daha önce anlatmıştı hatırladım, bir izine gittiğinde Türkiye’ye, Bodrum’da kaldığı pansiyonun dul sahibesine aşık olmuştu, telefonlaşıyorlardı. “Telefonda hissettiğin gibi değil vesikalık.” demişti. Çok romantik bulmuştum.

50 yıl gibi uzun bir süre yılmadan, azimle çalışan, benim gibi bir adama katlanma zahmetinde bulunan, ruhuma sevgiyle dokunmayı bilen, eşime teşekkür eder. Bir 50 yıl olmasa da, şöyle bir 20 ya da 30 daha birlikte olmak ümidiyle.

     Yazar – İsmail Samur

Aşk öyküsü, sevda, aşk, aşk hikayesi, sevgi hikayesi, duygusal hikayeler, sevi hikayeleri, hikaye, hikaye oku, hikayeler, öykü, öyküler, öykü hikayesi, çok güzel hikaye, çok güzel hikayeler,

Gülten AJDER

Kitap okumayı seven insanlar daha zeki ve daha başarılı olurlar. Bende bu yüzden kitap okumayı sevdirmek istedim bu site ile. Gizli kalmış bütün bilgilerin kitaplarda saklı olduğuna inandığımdan, kültür seviyemizi yükseltmek, bilgi hazinemizi daha da zenginleştirmek, gizli yeteneklerin ortaya çıkmasına destek olabilmek için, okusun yazsın benim ülkemin insanları diye bir işin ucundan tutmak isteyen birisiyim.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu