Dini HikayelerMurat Canpolat

Dini Hikaye; “Tevafuklar”43. Bölüm

Dini Hikaye

Onun tereddüt ettiğini gören Fatma, yanına vararak:

‘Beyefendi, kime bakmıştınız?’ dedi tanımadığı adamın kim olduğunu öğrenmek için.

Genç adam, kendisine seslenildiğini duyunca bir anda korkarak geri düştü.

Fatma, korkudan yere düşen adamı görünce gülmesi tutsa da gülmesini tutarak ona doğru yönelerek:

‘Affedersiniz sizi korkutmak istemezdim’ dedi üzülerek.

Genç adam, düştüğü yerden kalkarak üzerini düzelti. Ardından Fatma’ya bakmadan ona:

‘Önemli değil. Bir an için boş bulunduğumdan korktum’ dedi genç adam.

Fatma, genç adamın konuşmasından onu tanıyarak:

‘Siz Büşra Hemşire’nin nişanlısı Koray değil misiniz? Hem de ayrıca bildiğim kadarıyla Faruk Bey’in arkadaşısınız’ dedi Fatma, nazikçe.

Genç adam, başını sallayarak:

‘Evet, ben oyum’ deyince Fatma:

‘Özür dilerim. Başta sizi tanıyamadım’

Koray, başını kaldırmadan gülümseyerek:

‘Siz de Süreyya Teyze’nin yanında çalışan Fatma olmalısınız’ dedi

‘Evet, ben de oyum’ dedi Fatma, Koray’a bakmadan. Daha sonra onun neden geldiğini merak ederek:

‘Koray Bey, neden burada olduğunuzu öğrenebilir miyim?’ diye sordu.

Bu soru karşısında Koray, üzgün bir ifade ile:

‘Ona karşı çok mahcubum. Benim ve abimin yüzünden bu kaza meydana geldi. İçeri girip kendisinden af dileyecektim, ama girip girmeme de kararsız kaldım’ dedi mahcup bir ifadeyle.

‘Koray Bey, sizin bütün yaptıklarınıza karşı pişman olduğunuzu bugüne kadar hep duydum. Şimdi ise canlı bir şekilde şahit oluyorum. Onunda sizi affedeceğine eminim. O yüzden tedirgin olmadan içeriye girin ve ondan özür dileyin’ dedi onun içeriye girmesi için teşvik ederek.

Koray, Fatma’nın sözlerinden sonra rahatlayarak ona:

‘Fatma Hanım, size çok teşekkür ederim. Üzerimdeki bu tedirginliği giderdiğiniz için. Umarım, dediğiniz gibi Faruk, beni affeder’ dedi affedilmeyi umarak.

Koray, konuşmasını bitirdikten sonra odanın kapısını açıp içeriye girince inceden inceye inilti duydu. Gelen iniltilerin ne olduğunu bulmak için ileriye doğru hareket edince Faruk’un inleyerek ‘Allah’ım! Beni affet. Sana karşı çok günahkârım. Bütün işlemiş olduğum günahlara rağmen biliyorum ki Sen çok affedicisin, merhamet sahibisin. Ya Rabbi! Bütün günahlarımı itiraf ederek sana sığınıyorum, ne olur affet. Ya Rabbi! Sen Şafii sin, şifayı verensin. Ne olur benim bu karaciğerime şifa ver. Ya Rabbi! Belimden aşağısı tutmuyor, ne olur ona da şifa ver. Ya Rabbi! Sana söz veriyorum, elimden geldiği kadar sana olan kulluk görevlerimi yerine getireceğim’

Koray, Faruk’un ağzından duyduğu pişmanlık sözleri ve duası karşında gözyaşlarını tutamadı. Onun yaptıkları duaya içinden âmin diyerek dışarıya çıktı. Dışarıya çıktıktan sonra gözyaşlarını silerek:

‘Fatma Hanım, söyler misiniz Faruk’un karaciğerine ne oldu?’ dedi üzüntüyle Faruk’a doğru bakarak.

‘Koray Bey, Faruk Bey’in karaciğeri çökmüş durumda. Eğer uygun bir karaciğer bulunamazsa diyalize bağlanacak. Tabi o da ne kadar idare ederse’ dedi üzgün bir ifade ile.

Koray, karaciğer nakli yapılması gerektiğini duyunca yaptıklarından dolayı içi burkuldu. Kendisi ve kardeşi yüzünden Faruk acılar içinde kıvranıyordu. Onun kurtulması için bir şeyler yapmalıydı, hem de hemen.

Düşündü, düşündü, düşündü. En sonunda bir karar verdi. Verdiği bu karar belki kendisine zarar verebilirdi, ama bu umurunda değildi. Çünkü içeride acılar içinde yatan hasta kendisi ve abisi yüzünden olmuştu. O yüzden başına geleceklere hazırdı.

Koray’ın uzun süre düşündüğünü göre Fatma ona:

‘Koray Bey, ne düşünüyorsunuz?’ diye sorunca Fatma:

‘Fatma Hanım, kafamda içerideki hastayı iyileştirecek bazı düşünceler var’ dedi yüzü gülerek.

‘Nedir o düşünceler?’ dedi Fatma Koray’ın ne düşündüğünü öğrenmek için.

‘Onu babamın yanına gittikten sonra söyleyebilirim’ dedi babasının odasına gitmeye niyetlenerek.

Kora, kafasındaki düşünceleri babasına aktarmak için Fatma’nın yanından ayrıldı. O gidince Fatma, Koray’ın düşüncelerinin ne olabileceği konusundan kafasında düşünceler geçirdi. Bu düşünceler sonunda bir şey çıkaramayınca o da Koray’ın arkasından Dr. Mustafa Bey’in yanına gitti. İkisi birlikte içerideki hastaların çıkmasını bekledikten sonra Dr. Mustafa Bey’in odasına girdiler.

Dr. Mustafa Koray’la Fatma’yı görünce:

‘Siz, ikinizi birden buraya hangi rüzgâr attı’ dedi onların neden geldiğini merak ederek.

Koray, söze karışarak:

‘Baba’ dedi birkaç saniye bekledikten sonra ona, ‘eğer izin verirseniz Faruk’a karaciğerimden parça vermek isterim’

Dr. Mustafa, bu istek karşısında şaşırsa da oğlunun isteği karşısında gurur duydu, ama yinede bu ona zarar verebilirdi. Bu yüzden ona karşı çıktı. Fatma’da duyduğu söz yüzünden ne yapacağını şaşırmış bir babasına bir Koray’a bakıyordu.

Koray, babasının karşı çıkması üzerine gözlerinden yaş gelerek:

‘Baba, içeride yatan hasta bizim yüzümüzden o durumda. Eğer ona bir şey olursa kendimi asla affedemem. Böylesi durumda hem üzülürsün hem de Süreyya Hanım. Şimdi söyle baba, böyle bir şeyin olmasını ister misin?’ dedi babasını ikna edebilmek için.

‘Hayır, tabii ki’ dedi babası oğlunun sözlerinden korkarak.

‘Eee öyle ise neden izin vermiyorsun?’ dedi Koray, babasının sözleri üzerinde.

‘Kanlarınız birbirine uyuşmayabilir, hatta bu durumdan zarar da görebilirsin’ dedi bir gerçeği açıklayarak.

‘Baba, ben her durumu göze alarak senin yanına geldim’ dedi Koray, her sıkıntıya katlanacağını göstererek.

‘Oğlum, biliyorsun bu hastanenin hemen karşısındaki camide cemaate namaz kıldırıyorsun. Ayrıca ezan okuyorsun. Senin okuduğun ezanla hepimiz mest oluyoruz’ dedi oğluna neden karşı çıktığını belirterek.

‘Biliyorum, baba’ dedi Koray ‘İmam hatip mezunu olduğum ve kuran hafızı olduğum halde nefsime uyup yıllarca içki içtim. Üstelik başkasını da bu günaha bulaştırdım. Yüce Mevlam affetsin beni. Baba bu hastanede yatan Faruk da bizim yüzümüzden o halde’ dedi üzgün ve ağlamaklı bir ifadeyle.

Dr. Mustafa, oğlundan o sözleri duyunca kalbi yumuşadı. Oturduğu koltuktan ayağa kalkarak yavaş adımlarla yürüdü. Gözleri kızarmış bir şekilde bakan oğluna şefkatle baktı. Daha sonra onun gözyaşlarını mendiliyle sildi. Ona ‘aslan oğlum’ diyerek eliyle omzuna hafifçe dokunarak:

‘Peki, evlat Allah Teâlâ yolunu açık eylesin. Umarım kanlarınız uyuşur ve Faruk iyileşir’ dedi sonunda yumuşayarak.

‘Umarım baba…’ dedi Koray, babasının izin vermesine sevirek.

Yazan – Murat Canpolat

HİKAYENİN BÜTÜN BÖLÜMLERİ 
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62

Önceki sayfa 1 2 3

Gülten AJDER

Kitap okumayı seven insanlar daha zeki ve daha başarılı olurlar. Bende bu yüzden kitap okumayı sevdirmek istedim bu site ile. Gizli kalmış bütün bilgilerin kitaplarda saklı olduğuna inandığımdan, kültür seviyemizi yükseltmek, bilgi hazinemizi daha da zenginleştirmek, gizli yeteneklerin ortaya çıkmasına destek olabilmek için, okusun yazsın benim ülkemin insanları diye bir işin ucundan tutmak isteyen birisiyim.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu