Dini HikayelerMurat Canpolat

Dini Hikaye; “Tevafuklar” 22. Bölüm

Dini Hikaye

‘Kızım, senin o hasta yakını belki benim büyük kızım olabilir. O yüzden açıklama ihtiyacı duydum’ deyince Büşra:

‘Bunu nereden çıkardın anne. O hasta yakını başka bir kimsede olabilir’ dedi Büşra annesine.

Annesi, Büşra’nın sözü üzerine:

‘Ne bileyim kızım, sen öyle söyleyince…’

Onlar aralarında konuşurken Süreyya Hanım, kafasındaki düşüncelerle beraber koridorda bir oyana bir buyana gidip geliyordu. Sonunda kafasındaki düşünceleri atlatamayacağını anlayınca yüzünü yıkama ihtiyacı duydu. Belki böylece kafasındaki düşünceleri atlatabilirdi.

Süreyya Hanım, oğluna camdan baktıktan sonra yüzünü yıkamak için yoğun bakım odasının koridorunda yürüyüp lavaboya gitti. Ellerini yüzünü yıkayıp geri döndü, ama yoğun bakım odasını yerini bir türlü bulamadı. Onca aramasına rağmen bulamayınca kendi kendine ‘bunda da vardır bir hayır’ deyip aramaya devam etti. Aramasını sürdürürken hasta yatağında yatan bir hastanın, hemşireyle konuşması dikkatini çekti. Hasta hemşireye dert yanıyor, geçmişinde yapmış olduğu hataları anlatıyordu. Onların konuşmalarını dinlemesi doğru olmadığı için oradan ayrılacakken kendisine yakın hissettiği hemşireyi gördü. Hemşire hastasının elini tutmuş ‘merak etme anne, ablamı bulacağım’ diyordu. Onu görünce içinden onunla konuşma ihtiyacı hissetti. Bu maksatla içeriye doğru birkaç adım attı ve hasta yatağında yatan hastayı görünce aniden durdu. Kalbi hızlı hızlı atmaya başladı. Yutkundu ve sadece ‘anne’ diyebildi. Onun kalbinin çarpmasına sebep olan şey hasta yatağında yatan hastaydı. O yıllar evvel evlerinden kovan annesiydi.

Büşra, annesiyle konuşurken onun arkaya doğru baktığını ve gülümsediğini gördü. O da arkasını dönünce annesine anlattığı hasta yakını olduğunu gördü. Hasta yakını da annesine bakıyor gülümsüyordu. Yoksa birbirlerini tanıyor muydular?

Büşra, ne oluyor dercesine hem annesine hem hasta yakınına bakınca annesi:

‘Kızım, hani sana bir ablan yaşıyor demiştim ya. İşte karşında gördüğün ablanın ta kendisi’ dedi ve elleri açarak:

‘Ya Rabbi! Sana hamdü senalar olsun. Yıllarca kızımı bulmak için ettiğim dualarımı şu hasta yatağımda yatarken kabul eyledin. Sen çok merhamet sahibisin. Bu aciz ve günahkâr kulunun duasını kabul ettiğin için Sana sonsuz şükürler olsun’ dedi ve ellerini yüzüne sürüp ağlamaya başladı.

Hem Süreyya Hanım hem de Büşra şaşkındı. Süreyya Hanım hem annesini bulmanın şaşkınlığını yaşıyor hem de kız kardeşinin olmasının verdiği şaşkınlığı yaşıyordu. Büşra ise gökte ararken yerde bulmanın şaşkınlığını yaşıyordu. Ona karşı duyduğu hissin kardeşlikten ileri geldiği görüyor, içi kıpır kıpır oluyordu.

Annesi, kardeşlerin birbirlerine sevgiyle baktıklarını görünce içi sevinçle doldu ve ikisini de yanına çağırdı. İlk önce Süreyya Hanım geldi ve sağ yanına oturdu. Ardından Büşra gelerek sol yanına oturdu. Çocukları yanına oturunca her ikisinin de ellerinden tutarak:

‘Yavrularım, ömrünüz oldukça birbirlerinizden ayrılmayın. Birbirlerinize sevgi ve saygı gösterin. Aranıza tefrika sokacak, birbirlerinizden uzaklaşmasına sebep olacak işlere yönelmeyin. Aranızdaki ufak tefek sorunlardan dolayı birbirlerinize küsmeyin’ dedi ve Süreyya Hanım’a dönerek:

‘Yavrum, seni bulmak için babanla beraber Allah Teâlâ’ya o kadar yalvardık ki sonunda duamız kabul oldu. Gerçi baban seni göremeden vefat etti, ama seni görmek bana nasip oldu’ dedi içinden Allah Teâlâ’ya şükrederek.

Süreyya Hanım, annesinin sözünü keserek sitemkâr bir tavırla kardeşine bakarak:

‘Anne, bakıyorum ki senin ve kardeşimin başı örtülü. Oysaki ben, başımı kapattığım için yapmadığınız şey kalmamıştı. Üstelik bana ne olacağını düşünmeden evden kovmuştunuz. Şimdi de kalkmış benden özür diliyorsunuz’ dedi sitem edercesine.

Annesi, kızının sitemkâr dolu sözleri üzerine gözleri doldu. Kızı baştan sona kadar haklıydı. Ona ne olacağını düşünmeden kapıya atmışlar ve dönüp arkalarına bile bakmamışlardı. Ama sonradan yaptıklarına pişman olmuşlardı, ama iş işten geçmiş kızları çoktan oradan ayrılmıştı.

Süreyya Hanım, annesinin sustuğunu görünce sesini daha da yükselterek:

‘Niye susuyorsun anne. Yoksa vicdan hesabımı yapıyorsun’ deyince annesi:

‘Yavrum, bana ne desen haklısın. Çünkü o zamanlar dinden, imandan uzak bir hayat yaşıyorduk. Dinini yaşayan insanları hor görüyor, onları yobaz zannediyorduk. Bu düşüncelere içerisindeyken senin o şekilde karşımıza geçmen sabrımızı taşırdı. O yüzden sana işkenceler ettik. Bu işkenceler sonunda düşüncelerin değişmeyince, komşularımıza rezil olmamak için seni evden kovduk’

Büşra, duyduğu sözlerden dolayı irkilerek annesinin tuttuğu ellerini sertçe geri çekerek:

Önceki sayfa 1 2 3 4Sonraki sayfa

Gülten AJDER

Kitap okumayı seven insanlar daha zeki ve daha başarılı olurlar. Bende bu yüzden kitap okumayı sevdirmek istedim bu site ile. Gizli kalmış bütün bilgilerin kitaplarda saklı olduğuna inandığımdan, kültür seviyemizi yükseltmek, bilgi hazinemizi daha da zenginleştirmek, gizli yeteneklerin ortaya çıkmasına destek olabilmek için, okusun yazsın benim ülkemin insanları diye bir işin ucundan tutmak isteyen birisiyim.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu