Bilim Kurgu HikayeleriDehşet ÖyküleriSizden Gelenler

Hikaye Oku; “21 PSYCHE”

Hikaye Oku

Teknolojiye meraklı iki genç olarak, okul biter bitmez Da Vinci Teknoloji Üretim Şirketini kurduk. Özellikle uzaya gönderilen araçlar için çeşitli yazılımlar üretiyorduk. Uzaya yönelik atılımların artmasıyla, şirketimiz kısa zamanda büyüdü. İyi kazanıyorduk. Ancak Barbara’yla evliliğimizin noktalanması, Savage ailesiyle aramızdaki ilişkiyi bozdu. Maalesef bu durum Enzo’yla olan ortaklığımızı da sarstı. Evliliğimin bitmesinden iki yıl sonra payımı alarak ortaklıktan ayrıldım ve kendi şirketimi kurdum. Büyük İtalyan ressam Leonardo Da Vinci’ ye olan hayranlığımızdan dolayı, kurduğumuz şirkete Da Vinci adını vermiştik. Ben de yeni şirketime Leonardo Teknoloji Üretim Şirketi adını vermeyi uygun buldum. Ayrılırken yaptığımız anlaşma gereği pazarı paylaştık ve birbirimizin işlerini engellememeye gayret ettik. Zaten pazar oldukça genişti. Kısa bir süre sonra yeni şirketim de Enzo’nun şirketinin seviyesine geldi. Ortaklıktan ayrılmış olmamıza ve yaşadığımız onca olumsuzluğa rağmen Enzo’yla olan dostluğumuzu sürdürdük. Tıpkı üniversite yıllarımızda olduğu gibi her cuma akşamı Alberto’nun Barında oturur bir şeyler içerdik. İkimiz de iş hakkında konuşmazdık. Daha çok Yankee’lerin o haftaki maçını, yeni açılan resim sergilerindeki genç ressamların tablolarını (Barbara hakkında konuşmamak gibi sessiz bir anlaşmamız vardı.), ülkenin ekonomik durumunu ve Enzo’nun her ay değiştirdiği sevgililerini konu alan geyik muhabbetleri ikimize de çok iyi gelirdi.

Yaşanan ekonomik buhran, ikimiz için de sonun başlangıcı olmuştu. Şirketlerimiz iflas ettikten sonra bir daha görüşemedik. Ta ki bugüne kadar.

Enzo’nun bakışlarının bana yabancı olduğunu fark ettim ve üzerimde ki şaşkınlıktan kurtularak cevap verdim,

– “Tanıştığımıza memnun oldum Profesör Adams.” Yirmi yıllık dostumla yeniden tanışıyor olmanın şaşkınlığını gizlemeye çalışarak gözlerine baktım ve bu işin aslını öğrenene kadar durumu idare etmeye karar verdim.
Enzo eliyle uzun koridoru işaret ederek kendisini takip etmemi söyledi. Kısa bir yürüyüşten sonra yan yana dizili kapılardan birinin önünde durduk. Kapının sağ tarafında retina okuyucu bir alan vardı. Enzo retina okuyucuya baktı. Bana artık oldukça yabancı olan gözleri retina okuyucuya tanıdık gelmiş olacak ki kapı yan tarafa kayarak açıldı. İçeriye girdiğim zaman ilk gözüme çarpan şey karşıdaki duvarı tamamen kaplayan devasa bir ekran oldu. Ekranda uzay boşluğunun bir kesitine ait harita görünüyordu. Enzo ekrana baktığımı fark etti ve konuşmaya başladı.

– 21 Psyche. Bundan yaklaşık 130 yıl önce 16 psyche ismini verdikleri bir asteroit keşfetmişlerdi. Üzerindeki altın miktarı dünyadaki ekonomik dengeleri bozabilecek kadar büyüktü. Ancak NASA hiçbir zaman bu asteroite ulaşmayı başaramadı. Devam eden süreç boyunca buna benzer dört asteroit daha keşfedildi ama üzerlerindeki değerli madenlere ulaşılamadı. İlk defa bu kadar yakınız. 21 psyche iki gün sonra dünyaya en yakın noktaya ulaşacak. Hazırlıklar tamamlandı. Asteroite iniş yapacak uzay mekiği kalkışa hazır. Seçilen astronot mekikle beraber dünyadan ayrılıp asteroitin yüzeyine inecek. Mekikte bulunan kazıcıyla elde ettiği yaklaşık 100 bin ton altın madenini mekiğe yükleyecek ve Amerikan uzay istasyonuna yollayacak. Mekik tek seferde 100 bin ton taşıyabilecek şekilde tasarlandı. İstasyona gidip yükünü bırakan mekik astreoit’e tekrar iniş yapacak ve 100 bin tonluk altın daha alıp tekrar istasyona dönecek. İstasyonda toplanan 200 bin tonluk altını istasyona yollanacak ikinci bir mekikle beraber Amerika’ya indirdikten sonra görev tamamlanmış olacak.

Büyük bir dikkatle Enzo’yu dinledim. Evet ülkenin içinde bulunduğu durumun farkındaydım. Anlaşılan o ki ülkenin bekası bu operasyonun başarısına bağlıydı. Ama bütün bu anlatılanların benimle ne ilgisi vardı? Elimde olmadan sordum.

– “Bütün bunları bana neden anlatıyorsunuz profesör?”

– “O kahraman astronot sizsiniz Bay Carlino.” dedi gülümseyerek.

– “İyi de bu mümkün değil. Ben astronot değilim. Evet uzay teknolojisiyle ilgili çalışmalarımız olmuştu ama astronot olmak bambaşka bir şey” dedim. Yüzündeki gülümseme dondu Enzo’nun. Gözlerime bakarak;

– “O iş kolay!” dedi.

Sonraki bir saat boyunca bilinçaltına bilgi transferiyle ilgili yapılan çalışmaları anlattı. Anlattıklarını şöyle özetleyebilirim. Seni bir sedyeye yatırıyorlar ve kim yapmak istiyorlarsa o oluyorsun. Mesela hayatın boyunca hiç resim çizmesen bile, dünyanın en önemli ressamı olman için o sedyede bir saat kadar yatman yeterli oluyor. Mevcut hafızanı tamamen sıfırladıktan sonra seni hangi amaçla kullanmak istiyorlarsa o konuda bir transfer yapıyorlar. Bir saat içinde yaşadığın bütün anıları, yani seni sen yapan şeyleri yitiriyorsun ve onların istedikleri adam oluyorsun. Enzo bunları bana anlatırken, Enzo’nun Profesör Adams olarak karşıma çıkmasındaki süreci de anlamış oldum. Şanslıydım sanırım. Koğuşumuzdan alınıp bir daha geri dönemeyen evsizler bu projenin hayata geçebilmesi için hayatlarını kaybetmişlerdi belli ki.

– “Fazla zamanımız yok.” dedi Enzo.

– “Sizi sedyeye almak zorundayım.!”

Kaybedecek bir şeyim yoktu. Ancak hayata karşı son bir zafer kazanabilirdim. Sedyeye uzandım.

“-Sizden son bir şey isteyebilir miyim Profesör?”

“- Sizi dinliyorum Bay Carlino.”

Sokağa düştüğüm andan beri yanımdan hiç ayırmadığım, kenarları sararmış fotoğrafı ona uzattım.

“- Bu fotoğrafı, fotoğrafta yanımda duran arkadaşıma ulaştırabilir misiniz?”

Yaklaşık beş sene önce Enzo’yla Yankee’lerin şampiyonluk maçına gitmiştik. Artık fotoğraflar çoğunlukla kağıtlara basılmıyordu ama bu ilkel yöntem bize her zaman ilgi çekici geliyordu. Elinde fotoğraf makinesiyle yanımıza yaklaşan bir adamın teklifini kabul etmiştik. 50 dolar karşılığında çektiği fotoğrafı ben almıştım. Fotoğrafta beyaz Yankee şapkalarımız ve ellerimizdeki biralarla şampiyonluğu kutluyorduk. Evet o zamandan bu zamana yaşanan trajedilerin ardı arkası kesilmemişti ama fotoğrafta ellerindeki biraları havaya kaldırıp gülümseyen iki adam bunlardan hiç etkilenmiş görünmüyorlardı.

Fotoğrafı eline alıp bakan Enzo hafifçe sendeledi ve düşmemek için sedyeye tutundu.

“- Ama bu nasıl olur?” dedi. Yüzü, üzerindeki önlüğün rengi gibi bembeyaz görünüyordu.

“- Hiçbir şey hatırlamıyor musun Enzo?”

“-Enzo da kim?”

Sedyeden doğruldum ve ayağa kalkarak Enzo’nun omuzlarından tuttum. Yirmi yıllık dostluğumuzu yirmi dakikada özetledim. Anlattıklarımı hayretle dinledi ama yüzünde geçmişi hatırladığına dair en ufak bir belirti yoktu. Dev ekranın önündeki masanın yanına yürüdü ve yığılır gibi kendini sandalyeye bıraktı.

“- Benim adım Profesör Adams. Neredeyse yirmi beş senedir bu projenin üstünde çalışıyorum. Otuz senedir evli olduğum bir karım ve iki tane kızım var. Bu anlattıklarının benimle hiç alakası yok.”

“- Anlasana Enzo. Senin bana uygulamak istediğin bilinçaltına bilgi transferi işlemini önce sen de denemişler. Hayatını, anılarını ve kişiliğini çalmışlar. Yerine de şu anda olduğunu sandığın bir adamın hayatını koymuşlar. Belki de Profesör Adams projeyi sonlandıramadan önce öldü ve alelacele zihnini sana kopyaladılar.

“- Saçma! Kes sesini ve hemen sedyeye uzan.!”

Ona doğru iki adım attım ve gözlerine bakarak sordum;

“- Sadece senden bir şey istiyorum. Bilgi transferini yap ama hafızama dokunma olur mu? Bunu benim için yapabilir misin?”

Ayağa kalktı ve gülümseyerek omuzlarımdan tuttu. Aniden ensemde bir acı hissettim. Gözlerim bulanıklaştı, dizlerimin üzerine yığılmak üzereyken beni yakaladı. Vücudum karıncalanıyor ve burnuma amonyak kokusu geliyordu. Beni tıpkı bir kukla gibi sedyeye yatırdı.

“- Kusura bakma dostum ama bu mümkün değil.” dedi elindeki şırıngayı çöpe atarken.

Önceki sayfa 1 2 3 4Sonraki sayfa

Gülten AJDER

Kitap okumayı seven insanlar daha zeki ve daha başarılı olurlar. Bende bu yüzden kitap okumayı sevdirmek istedim bu site ile. Gizli kalmış bütün bilgilerin kitaplarda saklı olduğuna inandığımdan, kültür seviyemizi yükseltmek, bilgi hazinemizi daha da zenginleştirmek, gizli yeteneklerin ortaya çıkmasına destek olabilmek için, okusun yazsın benim ülkemin insanları diye bir işin ucundan tutmak isteyen birisiyim.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu