Dehşet Öyküleri

Bekçinin Öyküsü

Öykü

“Peki, istediğin buysa…” diye başlarken kesti sözümü.

“Evet bu,” dedi, ama kaba bir tavırla yapmadı bunu. Yüksek sesle düşünür gibiydi.

Horter’a ilişkin kuşkularımdan tamamen kurtulamamış olmama rağmen dostum Jem’in önerilerine uyarak onu işe aldım sonunda.

Evimin bulunduğu deniz kıyısı o zamanlar bugünkünden çok daha ıssızdı. Taştan yapılma küçük evin sanki yüzyıllarca denize karşı durmuş gibi bir hali vardı. Dalgalara ve rüzgara o kadar açıktı ki, çevresinin bir parçası olmuştu. Benim için çok kasvetli olduğundan kışın buraya gelmezdim, ama yazın hoşuma giderdi bu yer. Bütün hafta sonu tatillerimi burada geçirirdim. Yatak odamın penceresinden hemen denize girebilirdim. Çünkü gelgitin en yüksek zamanında dalgalar evin duvarlarına kadar ulaşırdı.

Bunları düşününce denize veda eden Horter’ın bu durumda hiçbir zaman denizden uzaklaşamayacağını anladım. Fakat kendi bileceği bir işti bu.

Horter eve yerleştikten sonra mektuplaşmaya başladık. On beş günde bir haber alıyordum ondan. Yazısı çok güzel ve okunaklıydı. Yazış biçimi de iyi bir öğrenim gördüğünü belli ediyordu. Fakat mektupları çok kısaydı. On beş günde bir gönderdiğim çekleri aldığından ve her şeyin yolunda olduğundan başka bir şey yazmıyordu genellikle.

Şubat ayında hiç yazmadı. Yurtdışında bir gezideydim. Mektupları elime geçmiyordu. Döndüğümde ise en son gönderdiğim çeki aldığını bildiren mektubunu bulamadım. Oysa aradan iki hafta geçmişti. Zamanı geldiğinden ikinci çeki de hemen gönderdim. Aynı anda mektup da yazdığım halde yanıt alamadım Horter’dan.

Kuşku içindeydim. Evimi de özlemiştim. Şubatın ortası olmasına rağmen hava sanki bahar havasıydı. Hemen Horter’a tel çekerek yola çıktığımı ve öğle yemeğinde orada olacağımı haber verdim.

Ev terk edilmiş gibiydi. Bacadan duman çıkmıyordu. Pencere ve kapıların yanı sıra, bu güzel havada panjurlar da kapalıydı güneşe karşı. Çevredeki tek hayat belirtisi evin üzerinde dönüp duran martılardı. Hüzünlü çığlıklarla uçuşuyorlardı havada.

Hemen evin kapısına doğru uzayan patikaya atıldım. Hızlı adımlarla kapıya ulaşınca ittim kapıyı, kilitliydi. Şaşırdım. Herhalde telgrafım geldiğinde Horter dışarı çıkmıştı. Bu durumda evde yeterli yakacak ve yiyecek yok demekti. Önce evi yalnız bırakıp gittiği için Horter’a kızdım, ama sonra ona hak verdim. Canı sıkılmış ve yürüyüşe çıkmış olabilirdi. Evin çevresinde dolaşarak kıyıya geldiğimde iyice kuşkuya kapıldım. Horter’ın pek yürüyüşe çıkmış bir hali yoktu. Panjurları kapalı pencerelerin kasvetli bir görünüşü vardı. Yanıtsız kalan mektuplarımı anımsadım. Horter görevini haftalar önce bırakmış olabilir miydi?

Mutfak kapısı denize bakıyordu. Yaklaşırken kapının altında bir iz gördüm. İçerden sızmış ve pıhtılaşmış kan iziydi bu. Burada garip şeylerin geçtiği anlaşılıyordu. Evin içi de gözükmüyordu pencereden.

Evimin sağlam olduğunu daha önce de söylemiştim. Bu nedenle kapıyı omuzla zorlamam bir sonuç vermedi. Girecek bir yer bulmak amacıyla evin çevresini dolaştım. Hayır, hiçbir yol yoktu. Sonra bacaya baktım, çatıya tırmanıp oradan girebilirdim belki.

Böyle durup ne yapacağımı düşünürken evin çevresinde dönüp duran martılardan biri, çizdiği çemberi genişleterek yükseldi ve birden üzerime pike yaparak gözlerime doğru atıldı. Hemen bastonumla vurup kendimi korumasaydım gözlerimden birini çıkarırdı herhalde. İndirdiğim darbeyle kanadı kırıldı ve çırpınarak denize düştü. Kıyıdan birkaç metre ötede debelenirken en azından altı yedi martı üzerine çullandı bir anda. Hırsla saldırdıklarına göre onu öldürünceye kadar gagalayacaklardı anlaşılan. Sırtımı döndüm onlara; bana saldıran martının çok düşmanca bir görünümü olmasına rağmen ona vurduğum için pişman olmuştum.

Olmayacak bir şeydi bu. Hayatımda ilk kez bir martının saldırısına uğramıştım. Panik içindeydim, korkuyordum. Tekrar kapının altındaki kan izine baktım. Evet, bir şeyler olmuştu burada. İçeri girmeliydim.

Önceki sayfa 1 2 3 4Sonraki sayfa

Gülten AJDER

Kitap okumayı seven insanlar daha zeki ve daha başarılı olurlar. Bende bu yüzden kitap okumayı sevdirmek istedim bu site ile. Gizli kalmış bütün bilgilerin kitaplarda saklı olduğuna inandığımdan, kültür seviyemizi yükseltmek, bilgi hazinemizi daha da zenginleştirmek, gizli yeteneklerin ortaya çıkmasına destek olabilmek için, okusun yazsın benim ülkemin insanları diye bir işin ucundan tutmak isteyen birisiyim.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu