Casus Hikayeleri

2 YÜZLÜ KEDİ

Hepiniz birer birer benden ve hayattan ayrıldınız. Cesurdunuz, ciddiydiniz, nezaketliydiniz, muhabbetle doluydunuz. Hayatım sizin gülen yüzleriniz etrafında nihayet buluyor! Hayallerim, rüyalarım, mevcudiyetiniz içinde eriyor!…

Ben sizindim. Siz benimdiniz. Her şeyimiz müşterekti. Düşüncelerimiz, konuştuklarımız, yaptıklarımız, sırlarımız, dertlerimiz… Siz benim her şeyimdiniz. Kuvvetimdiniz, cesaretimdiniz, gayretimdiniz, ruhumdunuz! Beni sizden iyi kim bilebilirdi?… Ah,  hep siz, her zaman siz, her yerde siz….”

Kedi, önce İngiltere’de sonra da Fransa da yedi sene hapiste kaldıktan sonra, Paris’te muhakeme edildi. Bu yedi sene zarfında hep mahkeme gününe hazırlandı. Paris’in en meşhur avukatlarından Maitre Albert Naud’u tuttu. Onunla uzun bir müdafaaname kaleme aldı.  Fransa içinde şahitler aradı. Bunların, Kedi’nin İngiltere ve Fransa için büyük hizmetler yapmış olduğuna şahitlik etmeleri lazımdı.  Şu şahıslar kendisine yardım edebilirdi.:

Albay Buckmaster, Binbaşı Tom Green, Binbaşı Cownburn, Polis Müfettişi Gale.

Nihayet soğuk bir ocak gününün sabahı, mahkeme başladı. Carrrê, zayıflamış, çökmüş ve küçülmüştü. Fakat gözleri yine parlaklığını muhafaza ediyordu. Sinirli hareketlerle salondaki yerine oturdu.

Şahit olarak önce Vichy hükümeti casusluk teşkilatı mensuplarından Albay Achard dinlendi. Kedi’nin lehine şahitlikte bulundu. Bütün bir sene boyunca Carrê’nin İngiltere ve Fransa için çalıştığını söyledi. Albay’dan sonra, yine aynı teşkilata mensup Yarbay Simonnau konuştu. O da aynı şeyleri tekrar etti.

Üçüncü olarak, Kedi’nin annesi Madam Belard salona girdi. Hâkimin karşısında sözlerine şöyle başladı:

–  Biz Fransa’nın en şerefli ailelerinden biriyiz Hakim Bey!… Böyle bir ailenin vatanına ihanet etmesine imkan yoktur! Kızım bu güne kadar yalnız Fransa için canını tehlikeye atmıştır! Benden evvelki şahitlerde onun hizmetlerini anlattılar. Kendisinin bir an evvel temize çıkarılmasını istiyorum!…

Bu üç şahitten sonra sıra Kedi’nin kurbanları, öz arkadaşlarına geldi! Salona ilk getirilen, Carrê’nin çocukluk arkadaşı Renê Aubertin oldu! Harp sona ermiş; Aubertin Almanların temerküz kampından güçlükle kurtulmuştu. Orada, gözlerinin önünde kaç samimi arkadaşı, inleyerek ölmüştü.

–  Sayın bay Hakim… Mathaussen temerküz kampında arkadaşlarıma söz vermiştim sağ kalıp günün birinde mahkeme huzuruna çıkacak olursam hakikati aynen anlatacağıma yemin etmiştim. Şimdi size, o günlerde olanları aynen söylemeye mecburum… Madam Carrê benim en eski ve en yakın arkadaşımdır. Fakat, o kendi canını kurtarmak endişesiyle otuz beş arkadaşını düşman eline teslim etmiş, vatanını Almanlara satmıştır. İlk kurbanı Hugentobler Ailesidir! Ondan sonrav Poul de Rocquigny, daha sonra Mireille Lejeune ve kocası… bütün bu fedakar insanlar onun bile bile Almanlara teslim ettiği şahıslardır!…

Salona ikinci olarak Viladimir Lipsky alındı. O da temerküz kampından sağ çıkmaya muvaffak olanlardan biriydi. Carrê yüzünden nasıl tevkif edildiğini bütün teferruatıyla olduğu gibi anlattı.

Lipsky’den sonra Armand’ın arkadaşlarından Jean Duprê salona girdi. Edouard VII Oteline nasıl götürüldüğünü, orada Kedi’nin gözleri önünde nasıl sorguya çekildiğini nakletti.

Üçüncü şahit Henry Tabet ismindeki telsiz memuruydu. Bir zamanlar Kedi’nin gizli telsizini istemişti.

–  Madam Carrê ile çok samimi idik.

 diye söze başladı.

Kedi bu sözleri duyunca yerinden fırladı. Hiddetle haykırdı.

–  Ne münasebet!.. Ne münasebet!… Ben bu adamla bir kez yatmış değilim!…

Heny Tabet gülümsedi.

–  Güzel bir tarafın olsaydı belki o iş de olurdu…

Carrê sinir içinde tekrar bağırdı.

–  Elbette güzel tarafım var!… Niçin olmasın!… Elbette var!…

İkinci açılışta Lucas, ağırbaşlı tavrıyla salona girdi. 11 Mayıs 1941 senesinde paraşütle Paris üzerine bırakıldığından başlayarak bütün vakaları en ince ayrıntılarına kadar anlattı.

– Carrê bana Almanlarla çlıştığını itiraf etmişti… dedi. Bende onun üzerine kendisini Londra’ya götürmeye karar verdim. Bir plan tasarlayıp Bleicher’i ikna ettik. Kedi bana karşı hiçbir ihanette bulunmadı. Benden evvel yaptıklarından haberim yoktur. Sadece bana kendi ağzıyla Bleicher’in emrinde olduğunu itiraf etmiştir…

Lucas’ın sözleri bitince savcı, Kedi aleyhindeki iddianamesini okumaya başladı. Bu sırada Carrê,  çantasından çıkardığı bir çikleti ağzına attı. Müstehzi bir tavırla çiğnemeye başladı.

Savcının iddianamesi yarım saatten fazla sürdü ve şu satırlarla sona erdi:

“bir Fransız vatandaşı olan Mathilda Carrê Fransa’ya ihanet etmiştir. Yanında ve emrinde çalışan bütün arkadaşlarına da ihanet etmiş; onları, kendi canını kurtarmak pahasına hapishanelere, temerküz kamplarına göndermiş, çoğunun ölümüne sebep olmuştur. Bunları bilerek ve kasten yapmıştır! Fransa’nın en büyük düşmanıyla hakiki olarak işbirliği yapmaktan çekinmemiştir. Bu sebeplerden dolayı ölüm cezasıyla cezalandırılmasını talep ederim!”

Savcı, okumasını bitirdiği zaman Carrê hala ağzındaki sakızı çiğnemekle meşguldü!

Hakim heyeti karar vermek üzere birkaç dakika müzakereye çekildi. Celse tekrar açıldığı zaman karar okundu:

“Vatana ihanet suçu katiyetle sabit olduğundan Mathilda Carrê ölüm cezasına çarptırılmıştır.”

Ertesi gün, Kedi’nin avukatı Maitre Naut, Carrê’nin cezasının hafifletilmesi için Fransa Cumhurbaşkanına hitaben bir istida yazdı. Kedi’nin bütün hizmetlerini birer birer anlatarak idamdan affını istedi.

Bu müracaat hemen tesirini gösterdi. Mayıs 1949 tarihinde Carrê’nin cezası, müebbet hapse çevrildi. Kedi, yine hapishanedeki hücresine iade edildi. Burada 1954 senesinin yaz mevsimine kadar on iki sene çile doldurdu. Bu çilesi kâfi görülmüş olmalı ki bir sabah birdenbire af emri çıktı. Tahliye edilip evine gönderildi….

Bu gün halâ Gobelins Caddesindeki küçük dairesinde yapayalnız ıstıraplarıyla başbaşa oturmaktadır. Çektiği azabın tesiriyle çökmüş, bitkin bir hale gelmiştir. Hastadır. Gözlerinin görüşü zayıflamıştır. Fakat hiç olmazsa serbesttir ve hayattadır. İhanet ettiği arkadaşları gibi düşman işkenceleri altında inleyerek can vermemiştir.

Önceki sayfa 1 2

Gülten AJDER

Kitap okumayı seven insanlar daha zeki ve daha başarılı olurlar. Bende bu yüzden kitap okumayı sevdirmek istedim bu site ile. Gizli kalmış bütün bilgilerin kitaplarda saklı olduğuna inandığımdan, kültür seviyemizi yükseltmek, bilgi hazinemizi daha da zenginleştirmek, gizli yeteneklerin ortaya çıkmasına destek olabilmek için, okusun yazsın benim ülkemin insanları diye bir işin ucundan tutmak isteyen birisiyim.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu