Hasan BoykasKorku HikayeleriSizden Gelenler

Korku Meraklılarına, “Gizli İlimler Part 1”

Korku Meraklılarına, “Gizli İlimler Part 1”

Merhaba Arkadaşlar, ben Almanya’dan bir gurbetciğim. 17 yaşındayım. Geçen sene yani 2016 Nisan ayında bazı olaylar yaşadım ve bunları sizlerle paylaşmak istiyorum.

Cin, ifrit, şeytan gibi konular hakkında bilgilere fazlasıyla sahip olan birisiyim. Yaklaşık üç senedir bu konular hakkında araştırmalar yapıp, kitaplar okuyorum.

Babam öleli 6 sene oldu. Hocaydı, görevi almadı ancak hocalık okuyup bitirmişti, çok fazla kitapları vardı. Osmanlıdan, tutun da  Gizli ilimler, Süleyman Hilmi Tunahan ve daha pek çoğu. Gizli İlimler’i okumaya 15 yaşında başladım. İçinde bir çok büyü ve Cin çağırma duaları, bunlarla ilgili sureler, kısacası ne ararsanız vardı. Cin çağırma İslama uygun değil, Allah boşuna göz perdesi koymamış bize. Ben merakımdan dolayı okurdum bu kitapları. Okudukça da başım ağrırdı ancak kitabın sonundaki, “Baş Ağrısı Yapabilir” uyarısını bildiğim halde merakla okumaya devam ederdim.

Annem hep “ilgilenme o konularla,” derdi. Kendi hiç açıp bakmazdı bile. Ailemin hiç bir zaman böyle şeylere ilgisi olmadı. Ben ise cinlerin neyi sevdiklerini, neyi sevmediklerini, onlar hakkında her şeyi bilen birisiydim.

Annem Kuran’nını okuyan, namazını kılan, evinde hatim eden, ibadetini yapan, orucunu tutan ve zekatını veren birisidir. Kısacası bizim evin insanları iman doluydu.

Okul hayatım ve notlarım da gayet iyiydi. Ancak Alman okulu olduğundan bazı sıkıntılarım vardı. Bazı Alman çocukları kötü davranıyorlardı ve ben onlardan nefret ediyordum.  Bir gün okul bahçesinde arkadaşlarla kartopu oynarken O Alman çocuklardan biri bana kartopu attı, ben de ona attım. Bunun için beni çok kötü dövdü. O zamandan beri sevmem o çocuğu. Yine okulumuzda yapılan bir sınavda (2016), benden kalem istemişti, ben de olmadığı için yok demiştim ancak bunun içinde beni çok kötü dövdü. Bu beni çok öfkelendirmişti. O sinirle eve gittim ve açtım Gizli İlimler  kitabını. Orada “Bir insan nasıl lanetlenir” Başlığını aramaktaydım. Sonunda bir büyü buldum. İnancımıza  göre büyü yapmanın büyük günah olduğunu bildiğim halde nefretim daha baskın çıktı ve o büyüyü yapmaya karar verdim. Büyüye göre amaç, surelerle okunmuş olan toprağı, kişinin cebine veya çantasına koymak ve toprağın evine ulaşmasını sağlamaktı. Toprağı büyük bir korkuyla çantasına koyarak aslında bu işi kolaylıkla başarmıştım. Bundan sonra sabırsızlıkla ertesi günü bekledim. Sabah okula gittiğimde çocuk gayet neşeli, eğlenceli ve mutluydu. Hiç bir tekpki yoktu. Feci sinirlendim, eve gelince başka bir büyü araştırdım. Araştırırken bir cin büyüsü buldum. Onu yapmaya karar verdim. Annemler camiye gitmişti, başladım kitapta yazanları yapmaya.

Büyüye göre; tepsiyi önüne koyup, kağıt parçasına kitapta yazan duayı okuduktan sonra yakıp, üstüne bir bardak suyu dökmek gerekiyor. Bütün bu işlemleri yaptıktan sonra ev sallanmaya başladı. Sallanmayla beraber başım dönmeye başladı, suyun içinden birdenbire dumanlı gölge gibi bişey çıktı. Sonra üç tane cin belirdi. Yüzleri kıllı ve boynuzlulardı.  “Niye rahatsız ediyosun, bizden ne istiyorsun dediler” Bende “Bana yardım edin, bu çocuktan nefret ediyorum, o lanetlensin,” demiştim. Onlar “Senin yanına bir cin verebiliriz o istediğini yapar ” dediler. Ben sevinip “Olur ” dedim. “Bir şartımız var” dediler “Evet” dedim. “Biz yanına gelirsek istediğimizi yapacaksın, yoksa ömür boyu lanetleriz seni” dediler. Ben o kafayla “Evet” dedim. Keşke demez olsaydım. Birden dumanlar sallanmalar kesildi. Ben kafamı karıştırarak kendi kendime “ne zaman gelir acaba bu cin” diye sordum. Annem eve geldiğinde “ne oluyo burada, ter içinde kalmışsın,” dedi. Ben, “yok ya,” diyebildim sadece.

Ertesi gün kalktım her zaman ki gibi saçlarımı fönleyip çıktım, yolda giderken birden yanıma siyah saçlı uzun bir şey gelmişti. Korkarak, ama sonradan anlayarak evet bu benim cinim demiştim. Cin “Selam olsun sana, ben artık seninle yaşıyorum, her istediğini yaparım” dedi. Ben şoktayım tabi ki, tamam deyip okula gittim. Okula geldiğimde merak ediyordum, “benim cinimi görüyorlar mı ki?” diye, Selim diye bir arkadaşım var, ona  sordum “yanımda birisi var mı?” diye. O, “hayır,” demişti.

Sınıfa o çocuk girmişti ve artık finale varmıştık. İçimden, “keşke şu hayvanın burnu kanasa benimki gibi,” diye konuştum. Evet, birden oğlan çığlık atarak Almanca, “burnum burnum!” diye bağırmıştı. Yerler kan içinde, ben yine şokta. İçimde güç hissi vardı. Ve sevinerek, “okul bitsin de eve gideyim,” dedim içimden. Birden direktör hoparlörden “Bugün hava 30 dereceği geçtiğinden eve gidebilirsiniz” demişti. Çok güçlü hissediyordum kendimi ve dışarı çıkıp yeni güçlerimi test etmekteydim. Ondan sonra, “başıma gelenler düşmanımın başına bile gelmesin,” demiştim.

Devamı için sizlerden yorum bekliyorum. Bu yaşadıklarım kesinlikle yalan değildir, kanıt da verebilirim, elimde arapca yazılar, dövme gibi duruyor ama eğer isterseniz, Hikayenin devamında bunları size anlatırım…

Okuyucularımızdan Gelenler – Hasan Boykas

Gülten AJDER

Kitap okumayı seven insanlar daha zeki ve daha başarılı olurlar. Bende bu yüzden kitap okumayı sevdirmek istedim bu site ile. Gizli kalmış bütün bilgilerin kitaplarda saklı olduğuna inandığımdan, kültür seviyemizi yükseltmek, bilgi hazinemizi daha da zenginleştirmek, gizli yeteneklerin ortaya çıkmasına destek olabilmek için, okusun yazsın benim ülkemin insanları diye bir işin ucundan tutmak isteyen birisiyim.

İlgili Makaleler

11 Yorum

  1. Merhaba anlattıkların gerçek mi bilmiyorum ama devamını merak ediyorum. Bende tuhaf şeyler yaşıyrum ve çok mutsuzum.

  2. Bir çocuğun fantastik dünyası;
    ” yüzü kıllı boynuzlu”, ” siyah saçlı uzun bir şey” .
    İki karşılaşma için sadece bu ifadeler kullanılmış. Gerçek bir karşılaşma yaşayan insanların tasvirleri detaylı olur, bu kadar basit olmaz.
    Üç kişilik cin konseyinin, görevlendirecekleri cin karşılığında ” biz yanına gelirsek istediğimizi yapacaksın” demesi gibi ucu açık bir koşulun kabul​ edilmesinin mantıklı bir yanını göremedim ben.
    Ayrıca üç cinin ortaya çıktıktan sonra ” bizi neden rahatsız ettin?” demesi bana Alaaddin’nin sihirli lambasından çıkan cinin üslubunu hatırlattı. O işler o şekilde yapılmaz yani. Cin kendisinin yakılacağı korkusuyla birtakım istekleri yerine getirmek zorunda kalır. Cin kendisini kullanan kişiye karşı fırsat kollar​ ve fırsat bulunca intikam alır. Cinin intikam aldığı kişi sağ kurtulmaz. Genellikle kullanıcının intiharıyla sonuçlanır bu tür olaylar. Cinin intikam alma isteği sadece kendisinin kullanılmasından kaynaklanmaz. Çok daha önemli bir nedeni vardır. Kullanıcılar hükmedebilmek için cine karşı oldukça acımasız bir yöntem uygularlar. Bunu burada anlatmak istemiyorum. Dolayısıyla cinin intikam almak için kendine göre haklı nedenleri vardır.
    Kısacası bu işler çoluk çocuk işleri değildir. Çok büyük bilgi birikimi gerektirir.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu